Chapter Text
Author's Notes:
Tanıtım olarak yayınlıyorum bu bölümü çünkü biraz kısa. Eh azıcık merak edin diiimi :)
Hava buz gibiydi. Ev gayett sıcaktı. Buna rağmen camları yalayan rüzgar yüzünden ürperdim. Düşüncelerim beynimi kemirirken bahçeden tok bir ses geldi. Hemen ardından gelen çığlık sesi ile irkildim. Babamın bana verdiği silahı elime aldım ve kapıyı yavaşça araladım.
Kimse yoktu... Sessizce dışarı yürürken kendimi bir polis-suçlu filmi içindeymiş gibi hissettim. Artından tek damla yağmur düşmeyen gökyüzünde geceyi gündüz yapacak kadar kuvvetli bir şimşek çaktı.
O anda biraz ileride yerde yatan hareketsiz bedene baktım. Koşarak yanına giderken ellerim titriyordu.
"Ne olur ölmüş olmasın"
"Ne olur ölmüş olmasın"
"Ne olur ölmüş olmasın"
Beynimde çakan şimşekler durmadan çıkardıkları ışığın ardından hızla beynimde yankılanıyordu. Ailemiz ünlü bir aileydi ve böyle bir durumun üstüme kalma olasılığı çok yüksekti. Bedene yaklaştıkça kalbim daha hızlı atıyordu. Yüzünü kendime çevirdiğim anda kaşının kenarından akan kanı gördüm. Kulağımı hareketsiz, narin bedenin kalbine dayadım.
Atıyordu. Kalbim umutla çırpındı ve tekrar bir şimşekle oldu yerde atmayı kesti.
"Şimdi ne yapacaktım?"
Kızın yüzüne dikkatlice baktım. Kızıl kahve renginde uzun saçları kalın buklelerle şekillendirilmişti. Kırmızı ruju hiç bozulmadan şekilli dudaklarının üstünde duruyordu. Göz kalemleri ise akmış, beyaz teninin çevrelediği çıkık elmacık kemiklerinin üstünde kapkara izler oluşturmuştu.
Bu kız gökyüzünden şimşekle birlikte bahçeme düşen bir melek kadar masumdu fakat kıyafetleri ve makyajı tasarımcısının şeytan olduğunu bağırıyordu.
Hiç düşünmeden onu kucağıma aldım ve içeri taşıdım. Süt beyazı bileklei yanlardan yere düştü ve kız huzursuzca uzun kirpiklerini oynattı.
"Öldüm mü?" Sesi toprak yutmuş gibi çıkmıştı fakat her halinden tehlikeli olduğu anlaşılıyordu. Onu yatağa bıraktım ve ayağındaki ateş kırmızısı platform topukluları çıkardım.
Şimdi ise sırada tehlikenin uyanmasını beklemek vardı.
Gözlerimi açtığımda hala gece yarısıydı. Yatağın ayak ucunda duran koltukta uyuyakalmıştım. Dışarıdan camı tıklatan yağmuru duyunca içime bir sıkıntı çöktü Telefonun tarihine ve saatine bakınca tüm gün uyuduğumu fark ettim. Kıza hala orada mı diye baktığımda ise yatırdığım şekilde hiç kıpırdamadan uyuduğunu gördüğümde az kalsın kalbim yerincen çıkacaktı. Kulağımı derin dekolteli siyah elbisesinin arasından göğüs boşluğuna yasladım. Yaşıyordu. O anda iki tane eli saçlarımda hissettim. Sonrasında da gelen dayanılmaz acıyı.
Kız saçımdan tutmuş beni ittirmeye çalışıyordu fakat süt beyazı kolları daha fazla dayanamayacağını anlayıp saçlarımı bıraktı. Yana hafifçe düşerken kollarının yatakta bıraktığı 'puff' sesi kulağımda yankılandı.
"Ne yapıyorsun sen!" Diye bağırdım ve kendimi yataktan dışarıya attım. Kız doğruldu ve etrafına dehşet içinde baktı. "Sen kimsin?" O an gözlerinde parlayan acımasız ışık inat damarlarıma bastı ve gözlerimi kısarak "Dün geceyi nasıl hatırlamazsın?" Dedim. Kız şaşırmamış gibi üstüne baktı. Sonra boş gözlerle tekrar suratıma baktı. "Peki ben kimim?"
End Notes:
Bol spoiler'lı bir hikayeyi yazmayı bıraktıktan sonra daha özgün bir şey ile şansımı denemek istedim. Umarım beğenirsiniz :)