Actions

Work Header

Rating:
Archive Warning:
Category:
Fandom:
Additional Tags:
Language:
Türkçe
Collections:
Turkfanfiction
Stats:
Published:
2016-12-13
Completed:
2016-12-13
Words:
69,433
Chapters:
44/44
Kudos:
2
Hits:
134

Get Scared

Summary:

İblisler, şeytanlar, cinler ve aklınıza gelebilecek diğer lanetli yaratıklarla dolu bir dünyada bir başına kalmış 17 yaşındaki Jamie, 900 yıldır insanlara işkence eden ünlü avcı Nickolai'ye ayak uydurabilecek miydi?

Notes:

Arşivist görevindeki Glenien'den not: Bu hikaye daha önce, artık kapanmış olan Turkfanfiction.net'te yayınlanmıştır. Sitede kalan hikaye arşivini korumak için, Türkfanfiction.net olarak Kasım 2016'dan itibaren, AO3'ün Open Doors (Açık Kapılar) projesi kapsamında, sitede bulunan tüm hikaye arşivini AO3 koleksiyonuna taşımaya başladık. Bu haberin duyurusu çeşitli kanallarda yapıldı, ancak size ulaşmamış olabilir. Bu yazarı tanıyorsanız veya bu yazar sizseniz, hikayeyi üzerinize geçirmek için lütfen profil sayfamdaki e-mail adresini kullanarak bana ulaşın.

Chapter 1: Asla bir iblis mumunu söndürmeyin (Aptal bir tesadüf)

Chapter Text

 

 

 

Story Notes:

Tükürdüğünü yalamak diye bir söz var ya, heh işte şu durum aynı o :D o kadar sileceğim falan dedim, ama hikaye o kadar hoşuma gitti ki yazmaya devam ettim e yazınca da koymadan duramadım :D

Lütfen Get Scared'e bir şans verin, eminim ki sizin için yarattığım korkunç dünyayı seveceksiniz!!!

not: Hikayemi ne kadar bunu bilemeyecek olsa da müzikleriyle bana ilham veren Get Scared grubuna ithaf ediyorum :3

 


 

 

 

 

Author's Notes:

Eveeeet, ikinci slash'ım, umarım KOD:S.L.A.S.H kadar başarılı ve yorumlu olur :3

 


 

Vahşi bir ritimle yeri döven ayaklar. Uğursuz sarmaşıklar gibi birbirine dolanmış yarı çıplak, korkunç dövmelerle kaplı ince vücutlar.  Havadaki ekşi içki, sigara, uyuşturucu ve kusmuk kokusu. Gümüş haç küpeli kulaklarını tırmalayan sert bir elektrogitar solosu ve inlemeler. Üstünde dumanlar tüten neon renkli cin içkileri ve onları yudumlayan uçuk renkli dudaklar. Etrafı kolaçan edip bir av arayan yeşil yılan gözleri, keskin kurt dişleri, vahşi pençeler ve ürkek tavşankulakları. Çenesinden kanlar akan bir krauguka'*nın mermer beyazı sert kollarında çırpınan bir kız. Boş göz oyuklarından akan kanla ölü yanakları renklenmiş çocuk bir pauta**. Bir cadıya gizlice peri kanadı tozu satmaya çalışan tombul, bulunduğu yerin tehlikelerini görmezden gelen bir adam...

Silahının asılı olduğu omzunu sıkıca kavrayan tanıdık eli hissedince etrafı izlemeyi bırakıp arkasına döndü.

Yırtık siyah kıyafetleri, şarap rengi gözlerinin etrafındaki kalın siyah makyajı ve iki kulağındaki bir yığın metalik küpeyle tipik bir iblis görüntüsü çizen ortağı gülümsedi, gerilen siyah rujlu dudaklarının altından ortaya çıkan sivri dişleri barın dönüp dolaşan renkli ışıklarında parlıyordu.

"Ölmeye hazır mısın?"

Artık üstünde eskisi kadar tüyler ürpertici bir etki bırakmayan soruyu sırıtıp belindeki deri kemerden çıkardığı bıçakla cevapladı. İki ortağın bakışları bir an buluştu ve her şey netliğini kaybetti, tek bir şey dışında:

Kan.

                                                                                                        ***

"Manyak midem bulanıyor!"

"Ne?!" diye haykırdı arkadaşı, gümbür gümbür çalan müzikten onun sesini duymamıştı.

"Manyak midem bulanıyor diyorum! Sanırım kusacağım!"

"Üstüme kusarsan seni gebertirim Johnny!"

Onca içki ve birkaç saat önce yediği hamburgerin yakıcı mide asidiyle beraber boğazından yukarı tırmandığını hisseden Jamie, arkadaşına isminin Johnny olmadığını hatırlatmaya fırsat bulamadan kasılıp öğürdü. İçindekileri dans pistinde ya da daha da kötüsü birinin üzerinde sergilemeden önce erkekler tuvaletini bulsa iyi olurdu.

Terden vücuduna yapışmış lacivert tişörtün üstünden karnını tuttu ve diğer eliyle dans eden kalabalığı yara yara pistten uzaklaşmayı başardı. Barın yiyişen gençler dışında kullanılmayan tarafındaki serin havayı büyük bir minnetle içine çekerken tabelaları izleyip merdivenlere yöneldi. Tahtakuruları ve inip çıkan elemanlar tarafından epeyce hırpalanıp üstüne toz konsa çökecekmiş gibi gelen merdivenleri mikado oynarken bile etmediği kadar dikkat ederek çıkıp soluklandıktan sonra önüne çıkan üç kapı karşısında durakladı.

Barın loş ışıklarından uzak üst kat o kadar karanlıktı ki Jamie hangi kapının üstünde erkekler tuvaleti tabelası olduğunu göremiyordu. Zamanı olsa durup hangi kapıdan kıkırtılar geliyorsa onu eleyip şansını yüzde elliye çıkartırdı ama solucan misali ikiye bükülüp öğürdüğünde elini ağzına kapadı ve odalardan birine son hızla daldı.

Elbette, yanlış kapıydı. Hikayelerin olmazsa olmazı sonuçta.

İçeri tam anlamıyla girdiğindeyse bir eli mide asidiyle dolmuş ağzında diğer eli kapı kolunda donup kaldı. Beklenmedik bir şekilde, devirdiği onca bardağa rağmen hala berrak olan zihninde tek bir soru belirdi: Bu elemanlar ne yapıyor?

Mobilyasız minik odanın duvarları yanan kırmızı mumların cılız ışıklarıyla gölgelenmişti. Yere oturmuş iki kadından birinin sırtı ona dönüktü ve onun varlığını pek umursamıyor gibiydi ama diğeri iri iri açılmış minik göz bebekli gözlerini ona dikmişti ve mor dudaklarında memnuniyetsizliğini belli eden bir gerginlik vardı. Titrek mum ışığında hareket ediyor gibi görünen yeşil saçlarına takılmış gümüş paralar ve cam boncuklarla Jamie'yi huzursuz eden mistik bir havası vardı.

"Orada daha ne kadar dikilmeyi düşünüyorsun, insan?"

Jamie yeşil saçlı kadının iğrenç bir şeyden bahsederken kullanılan ses tonuyla mırıldandığı  "insan" kelimesini görmezden gelip ağzına gelen sıvıyı zorlukla yuttu ve "Erkekler tuvaletini arıyordum." diye cevapladı.

Kadının boğazından tüyler ürpertici, sırtlanlarınkine benzer bir kıkırdama yükseldi. "Gördüğün gibi burası değil, ama artık çok geç, yanımıza otur." En az görüntüsü kadar yabani sesinde öyle dayanılmaz bir buyurganlık vardı ki Jamie neredeyse bu emre boyun eğecekti.

 "Burada ne haltlar dönüyor bi-"

"Sana otur dedim!" diye haykırdı kadın, Jamie iyice açılan ağzında parlayan dişlerinin normalden daha sivri olduğunu fark etmişti. Ürperip yutkundu. Aklında, kadının onu yemeden önce buradan tüymesi gerektiğine dair bir düşünce vardı ama Jamie kendini mumlarla çevrelenmiş ikilinin yanına çökerken buldu.

Tozlu yere soluk kahverengiyle -Jamie onun kan olduğunu düşünmeyi şiddetle reddetti- çizilmiş çarpık pentagramı ve ortasına konulmuş kağıt tomarını fark etti. Kaşlarını çattı, cidden burada neler dönüyordu?

Yeşil saçlı kadın en az beş santim olan ve Jamie'nin yüzünü buruşturmasına neden olacak kadar ürkünç yeşil tırnaklı elleriyle karşısına oturan kızın ellerini kavramadan önce ağzı açık onları izleyen "insan" Jamie'ye döndü. "Sana bir şey olmayacak, merak etme. Antretan Meclisi'yle başım yeterince dertte zaten."

Normalde Jamie'nin "Antretan Meclisi de ne?" "Siz de kimsiniz?" "Burada ne yapıyorsunuz?" tarzı sorular haykırıp histeri krizi geçirmesi gerekirdi ama oda onu uyuşturmuş gibiydi. Yeşil saçlı kadın, transa geçmiş minik kız, titrek ateşler ve yerdeki pentagram... Jamie sessizce kadını onayladı.

Kadın Jamie'nin sessiz duracağına emin olduğunda başını ondan oldukça genç duran dalgın kıza çevirdi. Kız kahverengi gözlerini pentagramın tam ortasındaki tomara dikmiş bir şey bekliyor gibi gerilmişti, ince dudakları hareketsiz yüzü tepkisizdi, sanki ayakta uyuyordu.

"Maria, ono herreta riadno?"***

Jamie bilmediği bu garip dil karşısında şaşırıp kaşlarını çatsa da aynı uyuşturucu sakinliğin bedenini ele geçirmesi uzun sürmedi.

"İes."****

Kadın kızın söylediğini onaylar gibi başını salladı, yüzünü çevreleyen boncuklardan hafif bir şıngırtı yükseldi. Mor dudaklarını yalayıp gözlerini kapattı, kızın ellerini tutan elleri sıkılaştı.

"Herretai ldronikai sainto vau Luixiane, ondosteikaite touketez ev xtantetatzenkof zinbte roineroitez! Kotaetez au voprosikai! Ragrand vau Luxifier'nim nommataykof, herretaite irasbuyau attelai, zinb, tenebnam angfantstana au viser!"*****

Kadın Jamie'ye oldukça fonetik ve akıcı ama aynı zamanda anlamsız gelen kelimeleri tekrarlamaya devam ederken sallanmaya başladı, gözlerini kapatmıştı.

Birkaç tekrardan sonra mumların ateşi bir güçlenip bir zayıflamaya başladı, etraf birden ısınmış, Jamie'yi sarıp sarmalayan huzurlu ortam kaybolmuştu. Pentagramdan kanlar akmaya, ortasındaki tomar mor bir ateşle yanmaya başlamıştı. Jamie korkuyla kasıldı, bir şey çağırıyor olmalıydılar. Son derece uğursuz ve tehlikeli bir şeyi... Yutkundu.

O sırada bütün mumlar bir anda söndü. Jamie üstlerine çöken karanlıkla iyice gerilirken karanlıkta mor bir mum yandı, odadaki kırmızı mumlardan değildi. Jamie çok geçmeden mumun kendisi gibi onu tutan ellerin de ne kadına ne de kıza ait olduğunu fark etti, odaya başka biri girmişti. Mumun alevi iyice büyüdü ve onu tutan ellerin sahibini aydınlattı.

Karşılarında tuttuğu mumun alevi kadar mor bir yaratık duruyordu.

Ne saçı ne de insansı hatları vardı. Kel kafası yusyuvarlaktı, boynu dümdüz iniyor ve beş ayrı uzva ayrılıyordu. Anlaşılan ikisi kol, ikisi bacak biri de kuyruktu. Örümceğe benziyordu, ince belini büküp eğildi ve mumu kanamayı kesmiş pentagramın tam ortasına, kağıdın küllerinin üstüne koydu.

Jamie kadının ifadesiz yüzünün mor ateşle aydınlanmasını izledi. Herhalde böyle şeylere alışıktı, korkmuş ya da iğrenmiş görünmüyordu. Jamie kendi ifadesini merak etti, sadece çenesindeki gerginlikten ağzının açık olduğunu biliyordu. Kadın başını mor yaratıktan yana çevirip onu selamladı, "Ldronikai, shovenai."*******

Jamie gözlerini kadından alıp yaratığa çevirdiğinde onun gitmiş olduğunu fark etti, şimdi onun yerinde atletik vücudu kaliteli bir takımla sarmalanmış, mor saçların çevrelediği güzel yüzlü genç bir adam duruyordu. Mor tırnaklı ellerinden birini saçlarına geçirip "Rukaa," diye mırıldanıp kadını selamladı. Adamın sesi o kadar güzeldi ki Jamie ürperdiğini hissetti. Üstelik karşısındaki adam o yaratıktan o kadar güzeldi ki... Jamie sahneye birkaç saniye önce dahil olsa odaya bir meleğin indiğini zannederdi.

"Qua walois?"********

O zamana kadar tek bir heceden başka bir şey söylememiş olan kız kadının yerine cevap verdi. "Annemin nerede olduğunu öğrenmek istiyorum."

Jamie sonunda bir şeyler anlayabildiği için sevinirken yaratık güzel yüzünde kendini beğenmiş bir ifadeyle kıza döndü. Göz bebekleri olmayan mor gözleri kızın üstünde dolaştı, bir anlığa Jamie'ye takıldıktan sonra tekrar kıza döndü. "Ben sana dünyanın en büyük sırrını vermeye bile hazırım, peki sen bedelini ödemeye hazır mısın küçük Maria?"

‘Maria' dudaklarını hızlıca yalayıp kararlılığını o sırada endişeyle kaşlarını çatmış kadına kanıtlamak istermiş gibi sert bir sesle "Evet, lordum," diye cevapladı.

Yaratık aldığı cevaptan tatmin olmuş olmalıydı ki dolgun mor dudaklarında minik bir gülümseme belirdi. "Madem öyle, madem pautam olmaya hazırsın... Rahatlıkla söyleyebilirim ki sevgili annen Antretan Meclisi'nin zin-dan-la-rın-da."

Kız büyük ihtimalle uzun süredir annesini arıyordu, yaratığın eğlenerek verdiği cevapla beraber gözle görülebilir derecede rahatlamıştı.

"Şimdi de benim karşılığım."

Yaratık cümlesini bitirdiği an kız çığlık atmaya başladı. Jamie panikle kıza döndü; gözlerinden, burnundan, kulaklarından ve ağzından kanlar fışkırmaya başlamıştı. Bir şey yapması gerekiyormuş gibi kadına döndü ama kadın olayı kabul etmiş gibi başını öne eğmiş, kendi kanının oluşturduğu gölde bir balık gibi çırpınan kıza bakmıyordu. Jamie tam onun parça parça etleri dökülen kollarından kaçmaya davranmıştı ki kız ona çarptı ve Jamie ileri, pentagramın içine savruldu ve mor muma çarptı.

Mum kanla ıslanmış yere düşüp söndüğünde kızın haykırışları odayı saran bir uğultuda kayboldu.

Kuvvetli bir fırtınayı andıran uğultu bittiği an kırmızı mumlar tekrar yandı. İyice aydınlanan odada ona şaşkın şaşkın bakan kadın ve kızın parçalanmış bedeniyle yalnızdı, yaratık bu sefer gerçekten gitmişti. Jamie başını ovarak doğrulurken kadın "Çabuk, odadan çık!" diye bağırdı. Jamie içini, odaya girdiğinden beri hissetmesi gereken paniğin doldurduğunu hissederken boğazına takılan çığlıklarla odadan dışarı attı kendini.

Ve odadan dışarı adımını attığı an, her şeyi unuttu.

 

 

 

End Notes:

*: yer altı dünyası dili olan, gece dilinde vampir demek.

**: gece dilinde, bedel ödeyici demek,  bu isim bir iyilik karşılığında kendini feda edenlere verilir.

***: "Hazır mısın Maria?"

****: "Evet."

*****: "Siz lordumuz yüce iblis Luixiane, sesimizi duyun ve varlığınızla bizi onurlandırın. Sorumuza cevap verin! En büyük iblis Lucifer'in adıyla, sizi biz, karanlığın çocuklarına hizmet etmeye çağırıyorum!"

******: "Hoş geldiniz lordum."

*******: "Ne istiyorsunuz?"

Eveeet, birinci bölümün sonu, merak etmeyin ikinci bölüm çok daha uzun!

İtinayla yorum yapınız, bu saatte koydum o kadar :D (01:07)