Actions

Work Header

Rating:
Archive Warning:
Category:
Fandom:
Character:
Additional Tags:
Language:
Türkçe
Collections:
Turkfanfiction
Stats:
Published:
2017-02-13
Words:
538
Chapters:
1/1
Hits:
46

Toprak

Summary:

Mezar taşının önündeki toprağa, diğerlerinden farklı olarak tek bir çiçeğin bile bulunmadığı toprağa baktı. Bir zamanlar tüm huysuzluğuyla yaşayan ama bir o kadar da sevgi dolu olan bedeni saklayan bu toprağa. Herkesi bir örtü gibi saran ve bir daha bırakmayan bu toprağa.

Notes:

Arşivist görevindeki Glenien'den not: Bu hikaye daha önce, artık kapanmış olan Turkfanfiction.net'te yayınlanmıştır. Sitede kalan hikaye arşivini korumak için, Türkfanfiction.net olarak Kasım 2016'dan itibaren, AO3'ün Open Doors (Açık Kapılar) projesi kapsamında, sitede bulunan tüm hikaye arşivini AO3 koleksiyonuna taşımaya başladık. Bu haberin duyurusu çeşitli kanallarda yapıldı, ancak size ulaşmamış olabilir. Bu yazarı tanıyorsanız veya bu yazar sizseniz, hikayeyi üzerinize geçirmek için lütfen profil sayfamdaki e-mail adresini kullanarak bana ulaşın.

Work Text:

 

 

 

Story Notes:

Uzun zamandır hiçbir şey yazmamıştım, bugün içim o kadar daraldı ve sıkıldı ki kalemimden bu satırlar döküldü. Belki de kendime bazı gerçekleri hatırlatmak içindi bu kadar hüzün.

Yorum gelmesede sorun değil sadece hiç durmadan yazdım ve ortaya böyle bir şey çıktı. Yazmışkende buraya da koymak istedim.

Hatalarım varsa kusura bakmayın biraz paslandım sanırım.


 

 

Author's Notes:

keyifli okumalar demek isterdim ama ne kadar keyili okunabilir ki? 

 


 

 

 

Genç beden dizlerinin üzerine düşerek ilerideki manzarıyı izlerken gözlerinde ki acı her şeyi açıklıyordu aslında. Savaşı kazanan taraf olarak görünüyor olabilirdi, dünyayı kurtarmışta olabilirdi ama bu gözlerinde ki acıyı ve kederi dindirmiyordu. Yemyeşil gözlerinden tek bir damla özgürlüğüne kavuşurken ileriyi, şimdi sadece bir topraktan ibaret olan ama bir zamanlar tüm canlılığıyla yaşayan sevdiklerini izlemeye devam etti. Her gün yaptığı gibi ve bir sonraki gün yapacağı gibi.

Hafifçe dizlerinde güç alarak doğruldu ve titreyen bacaklarla ağaçların çevreledi ve karanlık sağladığı bir mezar taşına gelene kadar yürüdü. Daha fazla ayakta duramayarak olduğu yere çökerken bir elinide istemsizce taşa dokundurdu. Sanki bir yanağı okşar gibi mezar taşını okşarken aklında beliren görüntüyle istemsizce gülümsedi.

 

"Ne yaptığını sanıyorsun Potter?"

Harry sanki her şey ortadaymışçasına omuzlarını silkip cevapladı:

"Yanağını okşuyorum."

Karşısında ki adam onun bu umursamaz tavrına bakarak dişerini sıkarken etrafı gözleyerek karşısındaki genç bedene biraz daha yaklaştı ve eğilerek kısık sesle konuştu:

"Nerde olduğumuzun farkındasındır umarım?"

Harry kendisinden bir baş daha uzun olan kara saçlı adama yükselerek masum bir öpücük çaldı ve onu daha fazla sinirlendirmemek için iki adım geri çekildi. Sinirle parlayan kara gözlere bakarken durumdan eğlendiği o kadar belli oluyordu ki, belkide karşısında ki adam o yüzden bu kadar sinirliydi.

"Seni daha öncede uyarmıştım Harry, görünecek bir yerde beni öpme demiştim."

Harry gülümseyerek her zaman ki yaptığını yaptı ve omuzlarını aldırışsızcasına silkti.

Bilseydi sonlarının böyle olacağını, o taptığı dudakları daha fazla öpmez miydi? O aşık olduğu, bakmaya doyamadığı kara gözlere daha fazla bakmaz mıydı?

 

Mezar taşının önündeki toprağa, diğerlerinden farklı olarak tek bir çiçeğin bile bulunmadığı toprağa baktı. Bir zamanlar tüm huysuzluğuyla yaşayan ama bir o kadar da sevgi dolu olan bedeni saklayan bu toprağa. Herkesi bir örtü gibi saran ve bir daha bırakmayan bu toprağa.

Bir zamanlar kurduğu hayalleri düşünüyordu da. Ne kadar aptaldı meğerse. Hiç böyle olacağını tahmin etmemişti. Savaş bitecek ve sağ çıkarsa onunla evlenecek ve bahçeli bir evde çocuklarını büyüteceklerdi. Evlerini bile almıştı oysa ki. Bir sürpriz yapmak istemişti, hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bilemediği bir sürpriz.

 

Başını kaldırdı ve tıpkı kalbi gibi koyu olan, hafif yağmurun çiselediği gökyüzüne baktı. Gözlerini kapatarak o acı görüntülerin beynine üşüşmesine izin verdi.

 

"Dikkat et Potter!"

Harry bir yeşil ışıktan daha kollarından çekilmesiyle kurtulurken başını kaldırarak gece kadar koyu gözlere baktı. Hafifçe yutkunarak onu öpme isteğini geri çevirerek asasını daha sıkı tuttu ve savaşa geri döndü. 

Bir kaç ölümyiyeni daha savuşturduktan sonra geri dönerek siyahlar içindeki sevdiğini arandı. Ne yazık ki arkasını dönmesi gafleti olurken arkasından gelen yeşil ışıkla döndü ve olduğu yerde dondu kaldı. Aralarına giren bir bedenin yere düşme sesi duyulduğunda artık çok geç olduğunu biliyordu. 

 

Gözlerinden akan yaşlara izin vererek gözlerini açarken dudaklarından hafif boğuklaşan ve uzun zamandır kullanılmadığı belli olan sesiyle tek bir isim söyledi.

 

Severus...

 

 

 

End Notes:

Evet bunu atıp kaçmayacağım geri döndüm ve elimden geldiğince yarım kalan hikayelerimi bitirecek, yeni yeni hikayeler yazacağım. 

 

Slash yazmayı özledim itiraf ediyorum :)

 

Görüşmek üzere...