Actions

Work Header

Rating:
Archive Warning:
Category:
Fandom:
Characters:
Additional Tags:
Language:
Türkçe
Collections:
Turkfanfiction
Stats:
Published:
2017-02-13
Words:
1,026
Chapters:
1/1
Hits:
64

Telefon

Summary:

Stiles çok beğendiği yeni sürüm olan Android telefonu almak istiyordu ve hayır efendim bunu babasının yardımıyla değil kendi çalışarak yapmak istiyordu.

Notes:

Arşivist görevindeki Glenien'den not: Bu hikaye daha önce, artık kapanmış olan Turkfanfiction.net'te yayınlanmıştır. Sitede kalan hikaye arşivini korumak için, Türkfanfiction.net olarak Kasım 2016'dan itibaren, AO3'ün Open Doors (Açık Kapılar) projesi kapsamında, sitede bulunan tüm hikaye arşivini AO3 koleksiyonuna taşımaya başladık. Bu haberin duyurusu çeşitli kanallarda yapıldı, ancak size ulaşmamış olabilir. Bu yazarı tanıyorsanız veya bu yazar sizseniz, hikayeyi üzerinize geçirmek için lütfen profil sayfamdaki e-mail adresini kullanarak bana ulaşın.

Work Text:

 

 

 

Story Notes:

Ben kendi telefonumu şahsen kafede çalışarak almıştım. Aklıma geldiğinde de bu çifte uyarlamaya karar verdim. 


 

 

Author's Notes:

Hatalarım varsa kusura bakmayın tekrar okuyup kontrol etmedim, keyifli okumalar :)


 

 

 

Stiles yüzüne vuran güneş ışığıyla huysuzlanarak diğer tarafa döndü ve tekrar uyumaya çalıştı. Bu nafile çabası sonuçsuz kalarak yataktan oflayarak doğruldu ve hatırladığı şeyle hızla fırladı. Banyoya bir koşu koparıp içeri girdi ve hızla duşu açıp soyundu. Bir yandan da bütün bu telaşının nedenini düşünerek gülümsedi.

 

Her şey bir hafta önce o reklamı görmesi ve aşık olması sonucu olmuştu aslında. Okullarının yaz tatiline girmesi ve Beacon Hills’de tehlikesiz bir dönemin başlamasıyla sıkılmaya fırsat bulmuştu. Televizyonda Doktor Who’nun yeni bölümünü beklerken bir anda karşısına o reklam çıkmış ve kilitlenip kalmıştı.

Kadın elinde tuttuğu android son sürüm olan telefonu öve öve bitiremiyordu ve Stiles da ister istemez telefona aşık olmuştu.

Elinde ki telefon da android olabilirdi evet ama bu sayılan özelliklerin birçoğu yoktu. Stiles o gün bir karar vermiş ve yaz tatili boyunca çalışıp bu telefonu almayı kafasına koymuştu.

Geçen gün okulun yakınlarında ki bir kafeyle görüşmüş ve işe alınmıştı.

 

Hızlı bir duştan sonra üzerine bir kot ve tişört geçirip saçlarını kurutmayarak – nasıl olsa bu sıcakta hemen kururdu- cüzdanını ve babasının hediyesi olan cipinin anahtarlarını aldı ve sabahın erken saatlerinde evden çıktı.

 

Kafeye gitmesi 15 dakikasını aldığında hızla arabasını park etti ve kontağı kapatıp arabadan çıktı. Kilitleyip kafeye girdi ve şefini bulup ona işi anlatmasını istedi.

 

****

 

Stiles elinde terminal masalardan siparişleri alıyor ve bir yandan da çıkan siparişleri masalara götürüyordu. Diğer garsonun molaya çıkmasıyla bu işin sandığından da yorucu olduğunu itiraf etti ister istemez. Daha öğlene doğruydu ve Stiles yorulmaya başlamıştı. İçinden oflayıp puflayarak, dışındansa gülümseyerek işine döndü.

Akşama doğru içeri girenlerle inleyerek küfrettiğinde önden gelen Lydia sırıtıyor, alaylı bir şekilde gülüp masalardan birine oturdu. Arkasından gelen en yakın arkadaşı Scott suçlu gözlerle bir özür fısıldayıp elini tuttuğu Allison ile masaya kuruldu.

Stiles tam daha ne kadar kötüleşebileceğini düşünürken Derek’in de içeri girmesiyle olduğu yerde dondu. Derek’in burada ne işi vardı tanrı aşkına.

 

Diğerlerinin sırıtışlarıyla Derek Stiles’a bir an bakıp masaya yöneldiğinde, Stiles arkasını dönmesini fırsat bilip diğerlerine siz bittiniz bakışı fırlattı ve masaya yöneldi. Arkadaşları Derek’e platonik aşk beslediğini biliyorlardı ve bir şekilde bu işe Derek’i de katmışlardı.

 

Elinde ki terminali her an Scott’a fırlatacakmışçasına tutarken Lydia büyük bir sırıtışla konuştu:

 

“Duyduk ki kafede çalışmaya başlamışsın. Biz de ilk günden seni yalnız bırakmak istemedik ve destek! Olmaya geldik.”

 

Stiles onların destekten çok köstek olacaklarını biliyor sakin olmaya çalışarak konuştu:

 

“Scott şu iş bittiğinde sende biteceksin dostum biliyorsun değil mi?”

 

Scott’ın suçlu bakışlarına aldırmadan Derek’e bakmamaya çalışarak siparişlerini tıslayarak sorduğunda Derek’in eğlenerek bakan bakışlarını es geçti.

Dörtlünün siparişlerini terminale girip Scott’a son kez öldürücü bakışlarından birini yolladı ve diğer masalara yöneldi.

 

Kendisini izleyen gözlere aldırmadan boşalan masaları temizliyor ve bir yandan da çıkan siparişleri götürüyordu. Dörtlünün çıkan siparişlerini de alarak masaya yöneldiğinde Derek’in içine işleyen bakışlarıyla bir an sarsılsa da elinin titrememesine dua ederek masaya geldi.

Lydia’nın sırıtışının bozulmadığı yüzüne bakarak masaya lattesini kibarca bırakarak, Scott’ın siparişini aldı ve arkadaşının mahcup bakışlarına aldırmadan masaya siparişi gömdü.

 

Sıra Derek’e geldiğinde ellerinin titremeye başladığını hissediyordu ve korkulan olarak sıcak sade nesscafe’yi karşısında ki Derek’in üzerine boca ettiğinde istemsizce gözlerini kapattı. Zira açarsa o öldürücü bakışların hedefi olacaktı.

 

Patronunun yanına gelerek bağırmaya başlamasıyla gözlerini açtı ve titreyen ellerle fincanı yerden alıp Derek’e bakmadan bir peçete kaptı ve hızla üzerini silmeye çalıştı. Stiles’ın beceriksiz el hareketlerini Derek’in güçlü elleri engelledi. Bir an sonra Derek tüm heybetiyle ayağı kalktı ve kükredi:

 

“Ne yaptığını sanıyorsun Stiles. Madem bu kadar beceriksizsin ne halt yemeye burada çalışıyorsun.”

Onun bu aşağılayan konuşmasıyla Stiles da sinirlenerek patronuna aldırmadı ve tıslayarak konuştu:

“En azından ben bir işe yaramaya çalışıyorum Derek sizin aksinize, boş boş gezmiyorum.”

 

Patronu daha fazla dayanamayarak kovulduğunu tısladığında Stiles tüm öfkesini ona da kustu:

“Merak etme bende bu iğrenç kafade daha fazla çalışamazdım zaten.”

 

Hızla üzerinde ki önlüğü karşısında ki patronuna fırlattı, Lydia ve Scott’ın kahkahaları ve Allison’un endişeli bakışlarına aldırmayarak kafeden kendini dışarı zor attı. Derek’e yakalanma riskini göze alamayarak cipinin kilidini açtı ve binmeye çalıştı. Sadece çalışma aşamasında kaldı zira kolundan öyle bir kuvvet kendini çekerek kapıyı kapattı ki Stiles az daha korkudan orada canını verebilirdi.

 

Derek’in kızgın gözleri kendisini bulduğunda içinden dua etmeye başlamıştı bile.

 

“Stiles o kahveyi üzerime döküp öylece gidebileceğini düşünmedin herhalde?”

Stiles zaten bunun aksini düşünmemiş daha çok kaçmaya çalışmışken Derek’in kolunu daha çok sıkmasıyla ciyakladı ve ün salmış hızlı konuşmasıyla sözcükleri ardı arkasına sıraladı:

 

“Derek bak cidden isteyerek olmadı, bir anda fincan elimden kaydı, ciddiyim istiyorsan üzerindekilerin aynısını alırım sana ama artık şu elini çeksen de kolum daha fazla morarmasa. Üzerine bir kahve döktüm diye beni öldürecek değilsin ya?”

 

Derek kahveden dolayı değil ama sırf şu çenesinden dolayı onu öldürebilecekmiş gibi duruyorken Stiles arkadaşlarının onlara aldırmayarak uzaklaştıklarını gördü.

Kızaran kolunun bırakılmasıyla derin bir nefes aldı ve gözlerini çevirerek yeşil gözlere kilitledi.

İçlerinde kızgınlıktan çok başka bir anlam taşıyan gözlere anlamayarak baktığında birden dip dibe, burunlarının neredeyse birbirine değecekmiş gibi yakınlaştıklarını fark etti.

Hızla derin bir nefes aldığında karşısında ki nefesi vermesine izin vermeden dudaklarını kavradı ve ince bedeni cipe yaslayarak dudaklarını öpmeye başladı.

 

Stiles sadece bir an donsa da sonra istemsizce ağzını açtığında Derek ağzını keşfetmeye başladı.

 

Tutkulu bir şekilde öpüşmelerine nefes ihtiyacıyla ara verdiklerinde Derek bir adım geri çekildi ve tek kaşını kaldırarak konuştu:

 

“Çok konuşuyordun.”

 

Stiles sessizce yutkunarak dudaklarını yaladığında Derek’in gözlerinin aynı hızla dudaklarını odaklandığını fark etti.

 

“Derek bu ne anlama geliyor anlamadım. Scott sana ne anlattı bilmiyorum ama benimle böyle-“

Konuşmasını bir çift dudak kestiğinde Stiles sonsuza kadar bu dudaklarla susturulmaya razıydı.

 

****

 

Stiles açık camdan giren sevgilisiyle elinde ki cd’yi doğrultarak ‘Doktor who’ dediğinde Derek gözlerini devirerek onayladı ve yatağa kurularak başlatmasını emretti.

 

Stiles onun bu emrini yerine getirip yatağa çıkarak kolları arasına girdi ve en sevdiği iki şeyi yaptı. Doktor Who izlemek ve arada Derek’le öpüşmek.

 

****

 

Sabah uyandığında diziyi izlerken sıcak kollarda uyuya kaldığını anlarken yanındaki soğuklukla iç çekip doğruldu. Kalkarak banyoya ilerleyeceği sırada bilgisayar masasında gözüne ilişen kutuyla dondu. Hızla ilerleyerek eline aldığında istediği telefon olduğunu görerek şokla gözleri açıldı. Üzerine yapıştırılmış post-it’i gördüğünde gözlerini devirmekten kendini alamadı.

 

Bir sakarlık daha yapıp milleti yaralamaman için, çalışmaktan uzak tutulmalısın.

 

 

 

End Notes:

Okuyanlar umarım yorumlarını esirgemez. Eleştri veya değil her türlü yorum yapabilirsiniz :)

Yorumlarınızı bekliyor olacağım :)