Actions

Work Header

Rating:
Archive Warning:
Category:
Fandom:
Characters:
Additional Tags:
Language:
Türkçe
Collections:
Turkfanfiction
Stats:
Published:
2016-12-21
Completed:
2016-12-21
Words:
11,759
Chapters:
13/13
Hits:
84

I Can See You!

Summary:

Her cümlenin sonu noktayla biterdi. Fakat onun hayatını anlatan cümle noktayla başlamıştı.

Sirius'un ölümünden sonra dağılan Harry ve onun güçlü kollara sahip dayanağı.

Yıldızlar onun için hiç bu kadar anlamlı olmamıştı.

-"Gülümse."

-"Eğer çirkin çıktıysam silene kadar sana işkence çektiririm."

Notes:

Arşivist görevindeki Glenien'den not: Bu hikaye daha önce, artık kapanmış olan Turkfanfiction.net'te yayınlanmıştır. Sitede kalan hikaye arşivini korumak için, Türkfanfiction.net olarak Kasım 2016'dan itibaren, AO3'ün Open Doors (Açık Kapılar) projesi kapsamında, sitede bulunan tüm hikaye arşivini AO3 koleksiyonuna taşımaya başladık. Bu haberin duyurusu çeşitli kanallarda yapıldı, ancak size ulaşmamış olabilir. Bu yazarı tanıyorsanız veya bu yazar sizseniz, hikayeyi üzerinize geçirmek için lütfen profil sayfamdaki e-mail adresini kullanarak bana ulaşın.

Chapter 1: Güçlü Kollar

Summary:

Her cümlenin sonu noktayla biterdi. Fakat onun hayatını anlatan cümle noktayla başlamıştı.

Sirius'un ölümünden sonra dağılan Harry ve onun güçlü kollara sahip dayanağı.

Yıldızlar onun için hiç bu kadar anlamlı olmamıştı.

-"Gülümse."

-"Eğer çirkin çıktıysam silene kadar sana işkence çektiririm."

Chapter Text

 

 

 

Story Notes:

Eğlenceli ve duygu yüklü bir hikaye olacak. Uzunluğu size ve beğeninize bağlı. İyi okumalar....


 

 

Author's Notes:

Umarım beğenirsiniz iyi okumalar. *-* 

 


 

 

 

 

Bölüm Bir: Güçlü Kollar

Her cümlenin sonu noktayla biterdi. Fakat onun hayatını anlatan cümle noktayla başlamıştı.


Kader, bazıları için kaçınılmazdır. Bazıları kendi seçimlerini yapmakta özgür değildir. Bazıları için hayat düzenlemeleri kendisi yapar. Bazılarının omuzları doğuştan yüklüdür. 

Harry, sorumluluklarını bilseydi eğer hiç doğmamayı dilerdi.

Kargaşa, hasret, acı onun hayatının özetiydi. Korunması gereken hayatlar, aileler, umutlar, sevgiler vardı. Sadece sıradan olmak isterdi, olanları uzaktan seyreden biri ya da olanlardan alakası olmayan biri. Harry, hiçbir zaman güç istememişti o sadece mutluluk istemişti. Sahip olacağı bir aile sadık dostlar anne ve babasını istemişti. Ya da bir yıldız olup geceleri onlara parlamayı istemişti.

------------------

Harry, Hogwarst’ın güvenli duvarları içerisinden dışarıyı izliyordu. Saat oldukça geç olmuştu. Fakat Harry görünmezlik pelerini altında gizlice Astronomi kulesine girmişti. Kimsenin onu burada göremeyeceğinden emindi yine de pelerini üzerinden çekmemişti. 

Okul açıldığından beri her gece bunu tekrarlıyordu. Bir keresinde az daha okulun en korkutucu öğretmeni olan Severus Snape’e yakalanıyordu. Onu daha önce defalarca kurtaran şansı bu seferde yaver gitmişti. 

Gözlerini uzun süredir takip ettiği yıldızlara çevirdi Harry. Burayı sevmesinin tek sebebi buydu. Yıldızlara daha yakın hissediyordu. Yıldızları gözlerken oldukça rahatlamış oluyordu. Geceleri pek uyuyamadığı için oldukça hasta gözüküyordu. Yıldızları izlerken yara izinde ki acının dinmesini diledi Harry. Karanlık Lord yine bir şeye sinirlenmiş olmalı diye geçirdi içinden. 

Harry, yaşadıklarını düşünmeye başladı. Bu okula adımını attığı ilk yıldın beri başına gelmeyen, yaşamadığı tehlike, atlatmadığı aksiyon kalmamıştı. Olaylar onun için oldukça ağır bir hal almaya başlaması daha da canını yakıyordu. Kendisine bir şey olmasından korku duymuyordu ya da endişe. Onun korktuğu tek şey Lord’un sevdiklerine zarar vermesiydi. Daha ne kadar ölüme sebep olacağım dedi içinden. Daha ne kadar masum benim yüzümden ölecek. Cedric’i kaybedeli bir yıldan biraz daha çok  süre geçmişti. Harry, Cedric’in bedeninin yere düşüş anını hatırladı. Voldemor ile asalarının etkileşime girdiği anda ondan cesedini babasına götürmesini istediğini hatırladı. Babasının oğlunun cansız bedenini gördüğünde ki feryadını hatırladı. Babasının erken ölümü için ilk defa minnet duydu. Biliyordu ki bu savaştan sağ çıkamayacaktı. En azından şimdi babası onun cansız bedenine sarılıp feryat edemeyecekti. Harry, ailesi yaşasa nasıl olurdu diye düşündü içinden trilyonuncu kez….


Gece kendini en derin sırlarla saklarken Harry üzerinden pelerini çıkartıp cebine tıkıştırdı. Boynunda ki kamerayı alıp yıldızların bir görüntüsünü çekti. Bu muggle aletini Dursleylerden yürütmüştü. İşe yarar diye içinden geçirdi. Makinenin ona sağladığı fotoğrafı alıp salladı. Çok geçmeden yıldızların görüntüsü belirdi. Tatmin olmuş bir şekilde fotoğrafı boşta olan arka cebine koydu. Pelerini tekrardan üzerine çekerek gökyüzünü seyretmeye devam etti.


------------------------ 

Harry, ertesi gece uzun süredir yapmadığı bir şeyi yapmıştı. Erkenden yatağına girip uyumaya yoğunlaşmıştı. Çok geçmeden kendini uykunun tekinsiz ellerine bırakmıştı. 

Sorunsuz geçen 1 saatlik uyku sonrasında kâbuslar yine kendilerini göstermeye başlamışlardı. 

Harry, çığlık atarak yataktan fırladı. Ron hariç diğer çocuklar uyanmamıştı.

-“Harry, sen iyi misin ?” Ron bir bardak su uzatırken sordu.”

-“Ron elinde o elinde. Lord Voldemort Sirius’u ele geçirmiş. Hemen bakanlığa gitmeliyiz.”

Harry hızla giyinip kendini okulun bahçesina atmıştı ki arkasından gelen seslerle durmak zorunda kaldı. Ron, Neville, Hermione, Luna,Ginny arkasından koşarak geliyorlardı. Hermione konuştu;

-“Ron, her şeyi anlattı biz de seninle geliyoruz.”

Harry, inatla başını salladı.

-“Buna izin veremem.”

-“Bizsiz gitmene izin verecek değiliz!”Ginny, kaşları çatık bir şekilde inatla bağırdı

-“Bu çok tehlikeli çocuklar geri dönün.”

-“Hadi ama abi birlikten güç doğar bilmemiz gereken her şeyi bize sen öğrettin zaten. Hepimiz tehlikenin farkındayız. Ya bizde geleceğiz ya da bizde geleceğiz.”

Harry inatçı arkadaşlarına baktı. İmkânı yoktu onu dinlemeyeceklerine emindi. Yenilgiyi kabul edip gelmelerine izin verdi. 

Çocuklar karanlık ormana doğru ilerlerken bir yandan da yakalanamamaya çalışıyorlardı. Fakat duydukları ses onları oldukları yere mıhlamayı becermişti. 

-“Bay Potter ve arkadaşları, derhal odama geliyorsunuz.”

Arkalarını döndüklerinde okulu tabiri caizse ele geçirmiş olan cırtlak sesli cadı Dolores Umbridge,

 

 Malfoy ve çetesi arkalarında asaları onlara doğrultmuş bir şekilde duruyorlardı. 


Asaları ellerinden alınmışlardı. Umbridge’nin pembelerle döşenmiş odasında elleri kolları bağlı oturuyorlardı. 

-“Dumbledore’a gidiyordun değil mi?”

-“Hayır”

Harry yüzüne yediği tokadın etkisiyle yüzünün yanmaya başladığını hissetti. 

-“Yalancı.”

-“Beni mi çağırdınız efendim?”

Snape’in sesi içeriye girerken nahoş bir şekilde yankılandı.

-“Snape, evet! Artık vakit geldi. İstese de istemese de bütün sorularımı yanıtlayacak. Veritaserim’u getirdin mi?”

-“Korkarım öğrencileri sorgularken bütün stoklarımı tükettiniz. En sonuncusu da bayan Chang’di.”

Odada derin bir sessizlik oluşmuştu ki ardından Severus tekrar konuşmaya başladı. 

“Onu zehirlemek haricinde -ki bunu için ona hiç acımayacağıma garanti veririm- size yardım edemem.”

Severus Snape, tam arkasını dönmüş çıkıyorken Harry Snape’e seslendi.

-“Pati ayağı yakaladılar efendim. O… O Pati ayağı yakaladı. Onun saklandığı yerde yakaladı. “

-Pati ayak mı? Pati ayak nedir ve bu çocuk neden söz ediyor Snape?”

Snape, geriye dönüp gözlerini Harry’ninkilerle buluşturduktan sonra Umbridge ile göz göze geldi. Yüzünü anlamamış bir ifadeye sokarak cevapladı.

-“Bilmiyorum.”

-“Demek öyle. Bana başka bir seçenek bırakmadın Potter. Çünkü bu bakanlıkla ilgili bir güvenlik sorunu. O yüzden başka seçeneğim yok. Bunu sen istedin. Kadavra laneti dilinin çözülmesini sağlar.” 

Hepsi şok olmuş bir şekilde kadına bakıyordu.

-“Yasalara aykırı.” Dedi Hermione

-“Bilmediği şeyler başkanı rahatsız etmez.”

Umbridge, tam laneti yapmaya başlayacaktı ki;

-“Söyle ona Harry!” Dedi Hermione.

-“Ne söyleyecek tatlım?”

-“Nerde olduğunu sen söylemezsen ben söylerim.”

-“Ne, nerde?”

-“Dumbledore’un gizli silahı.”



İkna olmuştu. Umbridge’yi ikna etmeyi başarmışlardı. Karanlık ormanın derinliklerine inerken cadı çırtlak sesiyle durmadan sorguluyordu. 

-“Ne kadar kaldı?”

-“Fazla değil. Öğrencilerin rastlantıyla bulamayacağı bir yere sakladı.”



Harry, önden giden Hermione’ye fısıldadı 

-“Ne yapıyorsun?”

Hermione ise aynı şekilde cevapladı. 

-“Bilmiyorum.”

Yerde ki kopmuş ipi fark ettiklerinde Harry ile Hermione bakışmaya başladılar. 

-“Evet. Neredeymiş bu silah? Silah yok değil mi? Bana oyun oynadın! Biliyor musunuz? Çocuklardan nefret ederim!”

Duydukları ses üzerine üçü de irkildi. 


Gelen at adamlarla kavga ederken Hogrid’in üvey kardeşi olan küçük dev Umbridge’yi yakalamıştı. Harry ve Hremione oradan zor sıvışmışlardı. Umbridge ise at adamların insafına kalmıştı. 

Yolda D.O’nun diğer üyeleri ile karşılaştılar. Harry, yine itiraz etmeye kalkışmıştı ki onu tekrardan susturup ikna etmişlerdi. Luna’nin önerisi ile testral sırtında Londra’ya uçuşa geçtiler. 


Gizlice bakanlığa girdiklerinde doğruca esrar dairesine indiler. Harry’nin rüyasında gördüğü alana ilerlediler. Raflarda kehanetler diziliydi. 

-“Burada olmalıydı.”

-“Harry, senin adın yazıyor.”

Ron’un sesi onu yönlendirirken Harry kehaneti eline aldı. Kehanetin bir kısmı kulaklarını doldururken Hermione’nin sesi onun dikkatini dağıtmaya yetmişti. 

Her yerdeydiler ölüm yiyenler her yeri sarmıştılar. Çok geçmeden ortalık savaş alanına dönmüştü. Bir avuç D.O üyesi kendilerinden kat ve kat üstün olan ölüm yiyenlerle savaşıyorlardı. Kaçmak için hareket edip birbirlerini korumak için sırt sırta vermişlerdi. Çok geçmeden sahneye Zümrüdüanka yoldaşlığının üyeleri de dâhil olmuştular. Her şey çok hızlı oluyordu. Harry, hiçbir şeyi takip edemediğinin farkına vardı. Sirius, Lupin, Moddy ve bir çok yoldaşlık üyesi onları çember içine alıp korumaya çalışıyorlardı. Sonra bir şey olmuştu. Sirius kuzeni Bellatrix ile savaşıyorken göğsünden vurulmuştu. Ölülerin sesi gelen perdenin içine doğru süzüldü. 

Harry için zaman adeta durmuştu. Sadece onu yakalamak istiyordu. Hayır diye bağırırken kollarını sisin içine doğru uzatmıştı ki güçlü kollar arasında olduğu yerden uzaklaştırılmıştı. Harry, gözlerini sıkı sıkı kapattı. Buharlaşmanın verdiği mide bulantısı gözyaşlarına katıldı. Onu çekip kurtaran bedenin sahibini henüz bilmiyordu sadece ağlıyordu. Kafasını göğsüne gömmüş ağlıyordu.

 

End Notes:

Yorum, Yorum, Yorum.... Sezar Para dilenir ben yorum :D