Actions

Work Header

Rating:
Archive Warning:
Category:
Fandom:
Language:
Türkçe
Collections:
Turkfanfiction
Stats:
Published:
2016-12-25
Completed:
2016-12-25
Words:
4,009
Chapters:
8/8
Kudos:
7
Hits:
90

Yaban Gülü

Summary:

Hetalia adlı animeden esinlenmiştir.
Her ülke bir insan olarak gösterilmiştir.
Karakterler ve hetalia bana ait değildir.
Sahra Adnan=> Türkiye
Herakles Karpusi=> Yunanistan

Notes:

Arşivist görevindeki Glenien'den not: Bu hikaye daha önce, artık kapanmış olan Turkfanfiction.net'te yayınlanmıştır. Sitede kalan hikaye arşivini korumak için, Türkfanfiction.net olarak Kasım 2016'dan itibaren, AO3'ün Open Doors (Açık Kapılar) projesi kapsamında, sitede bulunan tüm hikaye arşivini AO3 koleksiyonuna taşımaya başladık. Bu haberin duyurusu çeşitli kanallarda yapıldı, ancak size ulaşmamış olabilir. Bu yazarı tanıyorsanız veya bu yazar sizseniz, hikayeyi üzerinize geçirmek için lütfen profil sayfamdaki e-mail adresini kullanarak bana ulaşın.

Chapter 1

Summary:

Hetalia adlı animeden esinlenmiştir.
Her ülke bir insan olarak gösterilmiştir.
Karakterler ve hetalia bana ait değildir.
Sahra Adnan=> Türkiye
Herakles Karpusi=> Yunanistan

Chapter Text

 

 

İki genç millet ağaçların arasından düzgün bir şekilde geçmeye çalışıyordu.

Gözleri içinden geçtikleri ormandan daha yeşil olanı inanmaz bir şekilde 'Gerçekten de... Buralarda br millet olduğuna emin misin?' dedi, etrafa küçümseyici bir bakış atarak. 'Burası sadece çöplük.'

'Hadi ama Yunan!' dedi Roma. 'Benim keyfimden mi konstantinopolis'ten çıkıp buralara geldiğimi mi sanıyorsun? Burada ortaya çıkan o velet tüm güzellik uykularımı kaçırdı.' Başının ağrıdığını göstermek istermiş gibi kafasını tuttu. 'Yeni doğmuş olmasına rağmen korkunç şekilde güçlü ve atak!'

Antik Yunan gözlerini devirdi. 'Fazla endişelenmiyor musun sence? Seni yıkacak kadar güçlü olamayacağını biliyorsun... Değil mi?'

Roma o gün alışılmadık bir şekilde ciddiydi. 'Emin değilim... Bugünlerde çok yorgunum ve... Sanırım fazla yaşlıyım.'

Yunan itiraz etmek için ağzını açmıştı ki önündeki çalılıktan fırlayan bir şey üzerine atladı. Kafasını sert bir şekilde yere çarpmıştı. Acıyla bağırdı. Gözlerini açtığında üzerine atlayan şeyin küçük bir kız olduğunu gördü. Şaşkınlıkla kalakaldı. Bu biraz önce bahsettikleri millet olmalıydı.

Roma vakit kaybbetmeden küçük kızı kollarından tuttu. 'İşte bu küçük çocuk!' diye bağırdı. 'Görüyorsun değil mi?!'

Küçük kız debelenmeye başladı. 'Bırak beni kaltak!' Roma sinirle onun kolunu sıktı. 'NE DEDİN?'

'Onu rahat bırak Roma...'

İki kadın da şaşkınlıkla Antik Yunan'a baktılar. Başını yarmıştı ve eliyle kanın üzerine tutuyordu. Kızın önüne gelip ona doğru eğildi. Çenesini tutup onun gözlerine baktı. Gözleri kestane rengiydi. 'Hoş..' diye düşündü. 'çok hoş...'

Onun dağınık kahverengi saçlarını karıştırdı. 'Benim adım Antik Yunan... Sen kimsin?'

Kız hırçın bir sesle 'Osmanlı!' dedi. Yunan onun tepkisine güldükten sonra ona göz kırptı. 'Hey Osmanlı...' diye mırıldandı. ' Benimle evlenir misin?'

Osmanlı bir anda kıpkırmızı kesildi. 'N-ne?'

Roma zafer dolu bir kahkaha attı. 'İşte! Küçükte olsa bu teklifte heyecanlanıyor.' sonra Osmanlının kolunu tutmayı bıraktı. 'Sonra görüşürüz...' dedi. 'Hadi Yunan, gidelim.' Sonra da geldiği yöne doğru gitmeye başladı.

Antik yunan gitmeden önce bir süre bekledi. Önünde hala utançla kalakalmış küçük kıza güldü. 'Bu kadar utanmana gerek yok...' diye kıkırdadı. 'Unutabilirsin...' Onun kafasına küçük bir öpücük kondurdu. 'Ama ben teklifimde ciddiydim... Eğer...' diye fısıldadı. 'Eğer birgün bu teklifi kabul etmek istersen konstantinopolis'e gel...'

Ardından onun cevabını beklemeden arkasını dönüp gitti.

Osmanlı bir süre şaşkın bir şekilde bekledikten sonra 'Yaşlı piç...' diye homurdandı. 'Asla olmaz.... Tamamen saçmalık...'

Fakat bunu söylese de onun bu sözlerini hiç unutmadı....