Actions

Work Header

Rating:
Archive Warning:
Category:
Fandom:
Additional Tags:
Language:
Türkçe
Collections:
Turkfanfiction
Stats:
Published:
2016-12-25
Completed:
2016-12-25
Words:
7,065
Chapters:
6/6
Hits:
39

Taslaklar

Summary:

Başlayıp devamını getirmediğim taslaklar. Gelen yoruma göre çok beğenilen olursa devamını getirebilirim. Hepsi yarım ve çoğu pat diye kesilmiş hikayeler. İyi okumalar.

Notes:

Arşivist görevindeki Glenien'den not: Bu hikaye daha önce, artık kapanmış olan Turkfanfiction.net'te yayınlanmıştır. Sitede kalan hikaye arşivini korumak için, Türkfanfiction.net olarak Kasım 2016'dan itibaren, AO3'ün Open Doors (Açık Kapılar) projesi kapsamında, sitede bulunan tüm hikaye arşivini AO3 koleksiyonuna taşımaya başladık. Bu haberin duyurusu çeşitli kanallarda yapıldı, ancak size ulaşmamış olabilir. Bu yazarı tanıyorsanız veya bu yazar sizseniz, hikayeyi üzerinize geçirmek için lütfen profil sayfamdaki e-mail adresini kullanarak bana ulaşın.

Chapter 1

Summary:

Başlayıp devamını getirmediğim taslaklar. Gelen yoruma göre çok beğenilen olursa devamını getirebilirim. Hepsi yarım ve çoğu pat diye kesilmiş hikayeler. İyi okumalar.

Chapter Text

Başlanıp bitirilmemiş hatta başlık bile bulunmamış bir hikaye.

 


 

 

 

BAŞLIK

BÖLÜM ADI1

                Harry Potter ; odasında "Günaydın, Genç Efendi." şeklinde bir tıslamayla uyandı. Kafasını çevirdiğinde gördüğü gece kadar simsiyah olan küçük yılan çoğu insanın yataktan çığlık atarak fırlamasına neden olurdu. Harry ise sadece gülümsedi ve "Günaydın Apep." dedi. Otuz santimlik siyah yılan, favori yerine, Harry'ni yastığının kenarına, kıvrılmış, çatal diliyle havayı tadıyordu. Çizgi şeklindeki göz bebekleri Harry'ye sabitlenmiş, onu izliyordu. Harry esneyip doğruldu ve yılana gülümsedi.

Harry üç yıl önce Apep'le tanıştığından beri hayatı çok değişmişti. Daha doğrusu Harry hayatı öğrenmişti. O gün bahçede dolaşırken yeşil çimlerdeki  siyah parıltı hemen dikkatini çekmişti. Güneşin siyah pullar üzerinden yansıması Harry'yi büyülemişti. "Ne kadar güzel." dedi Harry kendi kendine. Yılan başını kaldırıp ona baktı ve "Sen atalarımın ulu dilini konuştun Genç Efendi. Normalde iki ayaklıları umursamam ama atalarımızın dilini konuşabilmen seni bizden biri yapar." diye tısladı yılan. Harry kafasını yana yatırıp şaşkınlıkla baktı. "Nasıl bir dili öğrenmeden ve konuşabildiğimi bilmeden konuşabilirim ki?" diye sordu. Yılan çatal dilini çıkarıp havayı tattı ve açıkladı: "Atalarımın dilini konuşabilmek sadece en güçlülerine bahşediler bir yetenektir, Genç Efendi. Ve senin gücünü havada tadabiliyorum. Biz yılanlar sadece en güçlüye saygı gösteririz ve sen, Genç Efendi; hala bir yavru olmana rağmen güçlüsün ve daha da güçleneceksin.". Sekiz yaşındaki çocuğun böyle başladı Apep'le olan dostluğu ve üç yıl boyunca ondan yaşamın kurallarını öğrendi. Tek önemli olanın güç olduğunu, sadece kendine güvenebileceğini öğrendi. Sadece güçlü olanın hayatta kalabileceğini öğrendi. Üvey ailesine sabretmesinin sebebi de buydu. Henüz yeterince güçlü değildi. Ve yeterince güçlene kadar sadece birkaç yıl daha onlara sabretmesi gerekiyordu. Avının yaklaşmasını bekleyen bir yılan gibi.

Kuzguni saçlı çocuk Apep'i iç cebine yerleştirdi ve onunla birlikte aşağı indi. Tabiki iğrenç üvey ailesi Dursley'ler kahvaltıyı onun hazırlamasını bekliyordu. Sadece yeterince güçlenene kadar sabret diye düşündü Harry ve kahvaltıyı hazırlamaya koyuldu. Gerçek ailesi o daha bebekken ölmüştü. Harry bunun için üzülmeyi çok uzun zaman önce bırakmıştı. Ölmeleri sadece onların yeterince güçlü olmadıklarını gösterirdi. Yeterince güçlü olmayan için üzülmenin bir anlamı yoktu. Dursley'ler aşağı indi ve Harry'ye yerdeki bir çöp gibi bakıp hiçbir şey demeden masaya oturdular. Harry onlara kahvaltıyı servis ederken dişlerini sıkıyordu. Aslında Apep'in ikisini de bir dakika içinde öldürmesini sağlayabilirdi. Ama o zaman başka üvey aileler olacaktı. On bir yaş yeterince güçlü değildi.

 Harry de masaya oturdu ve tam yemeye başlıyordu ki kapı çaldı. Harry bıkkınlıkya gidip kapıyı açtı ve karşınında 1.90 boyunda, beyaz sakalları beline gelen, yarım ay şeklindeki gözlüklerinin ardından delici mavi gözleriyle bakan bir adam buldu. Adamdan buram buram güç yayılıyordu. Adam elini uzatıp "Merhaba, sen Harry olmalısın. Ben Albus Dumbledore. Ailenle konuşabilir miyim?" dedi. Harry uzatılan eli sıkıp kapının önünden çekildi ki adam girebilsin. Dumbledore gülümseyip içeri girdi ve şaşkın şaşkın bakan Dursley'lerle karşılaştı. Dumbledore aynı şekilde kendini tanıttı ve geliş sebebini açıklamaya başladı: "Ben Hogwarts adındaki Harry gibi özel çocuklar için olan bir okulun müdürüyüm. Harry'nin adı daha doğmadan gerçek ailesi tarafından kayıtlarımıza alınmıştı ve şimdi on bir yaşına ulaştığı için ona kabul mektubunu getirmeye geldim. Harry okulumuza 1 Eylül'de Londra İstasyonu'ndan kalkacak olan trenle gelebilir. Okulumuz hazirana kadar devam etmekte olup Harry isterse noel gibi tatillerde evine dönebilir. Ve tabiki yaz tatillerinde evine dönmesi gerekli. Şimdi, sorularınızı alabilirim.". Dursley'ler hala şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Vernon şaşkınlığını atıp sinirle söylenmeye başladı "Onun lanet ailesinin ne yaptığı umrumda bile değil. Onun özel eğitim alması için tek bir kuruş bile harcamaya niyetim yok. Buradaki okula devam edip burada öğrendikleriyle yetinmek zorunda. Her ne kadar ondan kurtulmak istesem de onun için tek kuruş bile harcamıyorum.".

Dumbledore istifini hiç bozmadan cevapladı "Harry, ailesi tarafından kayıt ettirildiğinde 7 yıllık eğitim için tüm masrafları karşılandı. Sizden harçlık dahil tek kuruş bile çıkmayacak, temin ederim. Tek yapmanız gereken onu 1 Eylül' de istasyona getirmek ve 21 Haziran'da istasyondan almak.". Harry önünde olanları şaşkınlıkla ve umutla izliyordu. Sonunda Dursley'lerden kurtulmak için bir şans geçmişti eline. Vernon hala düşünceli bir şekilde Dumbledore'u izlemekteydi. Sonunda "Peki, eğer hiçbir şey ödemeden ondan kurtulacaksam bu bir olacaktır. Küçük boku nereye isterseniz götürebilirsiniz." dedi. Dumbledore gülümsedi ve "O zaman şimdi izninizle Harry'le yalnız konuşmak istiyorum. Harry, beni odana götürebilir misin?" dedi . Harry başını salladı ve takip etmesini işaret edip yukarı çıktı.

İkisi de Harry'nin küçük odasına yerleştiklerinde Dumbledorekonuşmaya başladı " Harry, artık yalnız olduğumuza göre sana gerçekleri açıklayabilirim. İnanması zor olabilir ama sen benim gibi bir büyücüsün.". Harry gülümsedi ve "Biliyorum." dedi. Dumbledore kaşlarını çatıp soru soran bir ifadeyle baktı. "Yani tahmin ettim. Eşyaların yerini dokunmadan oynatabilmem, düşünceyle kilit açabilmem bana ipucu verdi. Ve de bir de Apep var."diyip tısladı ve Apep başını Harry'nin cebinden çıkarıp Dumbledore baktı. Dumbledore bir an şaşırmış gözükse de hemen kendini topladı ve "Demek bir çatalağızsın. İlginç." dedi. Harry üç yıldır Apep'le birlikte olduğunu anlattı ona, Dumbledore da sakince dinledi ve Harry sonunda bunun büyücüler için normal olup olmadığını sordu. Dumbledore "Oldukça nadir bir yetenek bu Harry, ama görülmemiş bir şey değil. Yine de, oldukça nadir. Neyse biz konumuza dönelim. Sana vereceğim kağıtta yazılı adrese gidip Tom'u sorduğunda o sana Diagon Yolu'nun girişini gösterecektir. Orası biz büyücüler için gerekli olan her şeyi satan gizli bir cadde ve okul mektubunda yazan araç gereçleri almak için gitmen gereken yer de orası. Ve para konusunda da büyücülerin bankası olan Gringotts'ta sana ait içinde yüklüce para bulunan bir hesap var. Ailenin sana bıraktığı her şey kasanın içinde. Paranı alıp ihtiyacın olan her şeyi Diagon Sokağı'nda bulabilirsin. Sormak istediğin başka bir şey var mıydı Harry?." dedi.

 "Tek bir şey. Apep de benimle gelebilecek mi? Çünkü aksi takdirde geleceğimi sanmıyorum." Dumbledore bir an düşündü ve cevap verdi "Normalde tehlikeli hayvanlar okulda yasaklı. Ama yılanınla olan ilişkini ve onunla konuşabilme yeteğini göze aldığımızda Apep'in kimseye zarar vermeyeceğini garantileyebileceğini düşünüyorum. Bu doğru bir varsayım mı olur?" Dumbledore Apep'ten gelen bir dizi tıslama duydu ve sonra Harry Dumbledore'un sorusuna cevap verdi "Apep, kimse ona saldırmadığı sürece kimseye zarar vermeyeceğini garanti ediyor. Ve saldırıya uğradığında da kendini koruması en doğal şey, hepimizin yapacağı gibi.". Dumbledore başını salladı ve "Bu şartlarda gerekli ayarlamaları yapabileceğime eminim. O zaman 1 Eylül'de görüşmek üzere Mr. Potter" diyip Harry ile el sıkıştı ve Dursley'lere veda edip evden ayrıldı.

                Harry bir hafta sonra, 28 Ağustus'ta Dumbledore'un verdiği adrese gidip çok eski görünümlü Çatlak Kazan adındaki yere girip Tom'u sordu ve ona Diagon Yolu'na geçmek istediğini söyledi. Tom onu meyhanenin arkasına çıkardı ve tahta bir çubukla duvara dokundu. Duvar sihirli bir şekilde ortadan ayrıldı ve cübbeleri, garip sivri şapkaları olan insanlarla dolu sokağa açıldı. Harry büyülenmiş bir şekilde insanları ve dükkanları inceleyerek yürüyordu. Apep cebinin içinde uyukluyordu. Harry ilk olarak Gringotts'a gidip garip görünüşlü, sivri kulaklı, çirkin yüzlü yaratıklardan birine gidip adını ve kasasına girmek istediğini söyledi. Yaratık onu bir vagona götürüp sarsıntılı bir yolculukla yerin altına indirip büyük, demir bir kapının önüne getirdi. Sivri parmaklarını kapıda gezdirdi ve kapı içeriye doğru açıldı. Kağıt paralar bekleyen Harry karşısında altın, gümüş ve bronz yığınları bulunca şaşıdı. Her ne kadar cahil görünmekten nefret etse de garip yaratığa büyücü para birimlerini bilmediğini açıkladı ve yaratık Harry'ye "Altın olanlar galleon. 17 gümüş sickle bir galleon eder ve 29 bronz knut da bir sickle eder." dedi. Harry başını salladı ve hepsinden biraz cebine doldurup kasadan çıktı. Sarsıntılı vagon yolculuğu sırasında cincüceye diğer sorularını da sordu.

"Para çekmek için her zaman gelmem mi gerekli yoksa hesabımdan kullanılması mümkün mü?

Cincüce cevapladı. "Kasa numaranızı ve çekilmesini istediğiniz tam miktarı yazdığınız bir mektubu alışveriş yaptığınız yere vermeniz de yeterli olur."

"Peki muggle dünyasında alışveriş yapabilir miyim?"

"Bunun için size verebileceğimiz bir kart var, Mr. Potter. Ücreti hesabınızdan galleon olarak çekecek bir sistem. Bu karttan ister miydiniz?"

Harry onayladı ve bir süre sonra kartı alıp bankadan çıktı.

Harry cebinden mektubu çıkarıp ihtiyacı olan şeyleri tekrardan okudu: "Okul cüppesi, koruyucu eldiven, 1. sınıf ders kitapları, 1 asa, 1 kazan(kalaylı, orta boy), 1 basit iksir malzemeleri seti, 1 teleskop. Bütün öğrencilerin 1 evcil hayvan getirme hakkı vardır.". Harry Apep'e fısıldadı "Bu uğraştırıcı olacak dostum. Hepsini almak tüm günümü alacak.". Apep "Değecektir Genç Efendi. Güç kazanmanız için öğrenmeniz gerekli." dedi. Harry başını salladı ve gördüğü ilk cüppe dükkanına girdi. Sıcak görünüşlü bir kadın "Hogwarts mı?" dedi ve Harry başını sallayınca onun ölçülerini almaya ve cüppeler denetmeye başladı. Harry 15dk sonunda 3 takım cüppe ve 1 kışlık pelerin elinde paketlenmiş şekilde oradan çıktı.

"Daha bir sürü şey alacağız Apep. Sanırım şuradan bir sandık almalıyız önce." dedi Harry ilerideki sandık satan yeri göstererek. Harry 20dk sonra elinde sihirli bir sandıkla sokağa çıktı. Harry sandığa oldukça fazla para ödemişti, ama değerdi. İlk olarak sandığın üç katmanı vardı. İlk katman sınırsız kitap alabiliyordu. İkinci katman giysiler içindi. Üçüncü katman ise apayrı bir şeydi. İnanması ne kadar zor olsa da içinde koca bir daire vardı. Odalarla, eşyalarla dolu bir daire. Büyü gerçekten mükemmel bir şeydi. Sandık en güçlü güvenlik büyüleriyle donatılmıştı. Harry dışında kimse açamazdı ve onun izni olmadan kimse giremezdi. Ayrıca sandığı ne kadar doldurursan doldur ağırlığı asla artmıyordu.

Harry aldığı kıyafetleri sandığın ikici kısmına koyup alışverişine devam etti. İksir malzmeleri satan yerden kazan, eldiven ve iksir setini aldı. Büyülü hayvanlar ve malzemelerini satan yerden Apep için yiyecek bir şeyler aldı. Onları da sandığına koyduktan sonra kitapçıya gitti. İşte orada kendini kaybetti. Öğrenme ve güç kazanma isteği çok fazlaydı. Harry neredeyse eline geçen her kitabı aldı. Okul kitaplarının dışında bir sürü saldırı, savunma büyüleri içeren, bir çoğu da karanlık olan kitaplar vardı. Ayrıca tılsımlarla ilgili de bir sürü kitap aldı. Oldukça yüklü miktardaki parayı hesabından çektirdikten ve kitapları sandığına doldurduktan sonra asa satılan dükkana gitti. Bir sürü asa deneyip hiçbiri işe yaramadıktan sonra Harry bir tanesini eline aldı ve içinin güçle dolduğunu hissetti. Asanın ucundan yeşil kıvılcımlar fışkırdı.

"Çok ilginç, Mr. Potter. Size sattığım asanın içinde bulunan tüyü veren anka bir tüy daha vermişti. Ve sizinkine kardeş olan asa size alnınızdaki yara izini veren asanın ta kendisiydi."

Harry cahilliğini gizleme amacıyla adamı geçiştirdi ve asayı ödeyip dükkandan çıktı. Daha öğrenmesi gereken çok şey vardı anlaşılan. Harry teleskopu da alıp Diagon Yolu'ndan çıktı ve Londra sokaklarına girdi. Yapması gereken son bir iş kalmıştı. Büyük bir Muggle dükkanına girip satıcı kadının yanına küçük çocuk havasına bürünerek yaklaştı.

"Merhaba. Ailem beni buraya bıraktı.  Evimiz yangında yandı ve bütün kıyafetlerim yok oldu. Babam bana yeni bir dolap dizmenizi rica etti. Para sıkıntı değilmiş."

Kadının gözleri paranın bahsiyle parladı ve Harry'ye onlarca kıyafet denetmeye başladı. Neyseki Apep'i sandığındaki daireye bırakmıştı. Bir kaç saat sonra Harry dükkanı torbalarla dolu bir şekilde terk etti. Bulduğu ilk ara sokakta torbaları sandığına doldurup Apep'i geri aldı ve kolunun içine soktu. Sonra uzun süren taksi ve otobüs yolculuklarıyla Privet Drive'a geri dönmeyi başardı.