Actions

Work Header

Son Direniş (Percy Jackson Fanfiction)

Summary:

Hikayemiz Olimpos'un Kanı ndan sonrasını anlatmaktadır.Yepyeni bir maceraya hazır olun.Son kitapda aklımızda soru işareti olarak kalan konular bu hikayede aydınlanıyor

Notes:

Arşivist görevindeki Glenien'den not: Bu hikaye daha önce, artık kapanmış olan Turkfanfiction.net'te yayınlanmıştır. Sitede kalan hikaye arşivini korumak için, Türkfanfiction.net olarak Kasım 2016'dan itibaren, AO3'ün Open Doors (Açık Kapılar) projesi kapsamında, sitede bulunan tüm hikaye arşivini AO3 koleksiyonuna taşımaya başladık. Bu haberin duyurusu çeşitli kanallarda yapıldı, ancak size ulaşmamış olabilir. Bu yazarı tanıyorsanız veya bu yazar sizseniz, hikayeyi üzerinize geçirmek için lütfen profil sayfamdaki e-mail adresini kullanarak bana ulaşın.

Chapter 1: Apollon'un Oğlu

Chapter Text

 

 

 

Ölüm bazıları için berbat hayatlarından kurtulmak için bir yoldur.Artık bizim kaderimizde kaçınılmazı yaşamaktan başka bir şey yoktu.

Percy

Son bir yıldır ne kadar da olay olmuştu. Sonunda mutluluğu buldum derken bir gecede herşey değişmiş kilometrelerce öteye tüm hafızam silinmiş halde yollanmıştım. Ardından gittiğim yerde dışlanmış. Bir grup melezin itibarını kurtarmak için ölü bir lejyon ordusuyla savaşmış. Az kalsın arkadaşımı kaybedecek duruma gelmiştim. Her şey bitti derken ikinci bir savaş patlak vermişti. Yine ölümle burun buruna gelmiş iki arkadaşımı kaybetmiştim.

Ben bunları düşünürken ateş yakılmış törenin başlamasını bekliyordu herkes.

Evet. Nerdeyiz ? Jüpiter Kampı. Savaş biteli bir ay olmuştu. İki kampında hasarı neredeyse bitmişti. Lanet Gaia'nın Melez kampında canlanması yüzünden ordaki hasar daha çoktu.

Bugünse savaşta ölenlerin anısına cenaze töreni yapılması için toplanmıştı tüm melezler. Herkes bu savaşta bir yakınını kaybetmişti. Bizde öyle.

Leo. Gaia yı yenmek için kendini feda etmişti. Ve buda öyle anlık yapılan bir iş değildi. Savaşa son iki hafta kalmasıyla artık neler olacağını anlamış ve kendince bir plan yapmıştı.

Ve Nico. Oda kendini çok yormuştu. İki kamp arasında olacak savaşı engellemek için 12 metrelik bir Athena heykeliyle eski topraklardan New York'a yolculuğa çıkmıştı. Yolculuğun verdiği yorgunluk onu bir hayalet olmanın eşiğine getirmişti. Tam iyileşmeye başladığında bir gece aniden ortadan kaybolmuştu.

Nico hakkında kimsenin bir yorumu yoktu ama Leo'nun Gaia olan saldırısından sonra büyük bir kürkreme sesi duyduklarını söyleyenler ve patlamadan büyük bir alev topunun uzaklaştığını vardı. Savaşın ardından tüm Manhattan adasını aramıştık ama Leo'ya ait hiçbir ize rastlamamıştık. Kıvırcık tüm doğa perilerine haber saldı.Onlar hakkındaki en ufak bilgi bile işimze yarardı şu durumda. Leo'nun kefenini yakma görevini Jason ve Piper üstlenmişti. Piper ağlamayı hiç kesmemişti. Annabeth te öyle. Hazel de. Hatta bütün melez ler ağlıyordu bugün.

Nico'nun kefenini yakmaya gelmişti sıra. Hazel bunu kaldıramayacağını söyledi ve bu görevi Reyna üstlendi. Aralarında neler geçmişti bilmiyorum ama Nico yu hayata bağlamıştı bu yolculuk. Tüm kefenler yakıldıktan ve arkalarından dualar edildikten sonra sıra savaş oyunlarına gelmişti.

İki kamp arasındaki ilk oyundu bu ve oyunu biraz daha ileri taşımışlardı. Lejyonerler yine harika bir iş çıkararak mükemmel bir savaş alanı hazırlamışlardı. Yerinden kalkan Kheiron :

"Melezler. Şimdi takımları açıklayacağım ama önce kurallardan bahsedelim. Oyunu biraz daha ileri taşıyarak altın kartalı aldıktan sonra mavi veya kırmızı bayrağıda almak zorundasınız. Kartal herzamanki gibi kalede tutulacak. Bayrağı takımlar istedikleri yere saklayabilirler. Evet şimdi takımlara gelelim. Birinci Takım, birinci ikinci ve üçüncü kohortlar ile Ares Hephaistos Demeter Afrodit kulübelerinden ;İkinci takım ise, dördüncü ve beşinci kohortlar ile Poseidon Hades Zeus Apollon ve Athena kulübelerinden oluşuyor. Takımları öğrendiğinize göre şimdi hazırlanın."dedi.

Al işte Athena kulübesi. Onlarla olunca kafanıza göre takılmayı aklınızdan bile geçiremezdiniz. Annabeth planı yapar herkes ona uyar falan filan. Yani nerde eğlence, nerde heyecan. Neyse bundan Annabeth'e bahsetmeyin yoksa beni keser.

Savaş Planımıza göre Jason ve ben ana saldırı timini oluşturuyorduk. Kohortların bir kısmı altın kartalı koruyacak, diğer yarısı ise yardımcı saldırı timini oluşturacaktı. Apollon kulübesi kaleyi koruyacaktı. Bir kaç kişi ise acil yardım ekibi olacaktı. Athena kulübesinin tamamı bayrağı saklayarak onu koruyacaklardı. Evet çok iyi plan demi. Çok eğlencez (!).

Kheiron'un savaş borusunu çalmasıyla oyunlar başladı. Ve beklendiği gibi tuzaklar bir bir patladı.

Jason hemen birkaç rüzgar çağırarak havalanmıştı. Bende koşarak kalenin önüne ulaştım. Hemen birkaç hortum oluşturup havalandım. Kale üstündeki silahlar yenilenmişti. Artık su havanı kullanmıyorlardı .Bu yeni silahlar rakibine onu saran ipler atan türden silahlardı.

Hemen birkaçını üzerime ateşlediler.Hortumun üzerinde olunca hareket etmek daha zordu ama yine de üzerime gelen iplerden kurtuldum.Silahların üzerine büyük bir su dalgası yolladım.Silahlar metalden olduğu için pek zarar görmemişti ama kullanıcıları su darbesiyle geriye doğru düşmüşlerdi.Birkaçı kendine gelmeye çalışıyordu.

O sırada büyük bir gürültüyle üzerime gelen yıldırmlar oluşturduğum hortumu bozdu.Boşlukta düşüyordum.Hemen nehre hükmederek beni havada yakalamasını sağladım.Düşmanımı gördüğümde pis bir şeklide gülümsüyordu.Thaila'ydı bu.Tekrar üzerime yıldırımlar indirdiğinde hazırlıklıydım bu sefer.Üzerinde bulunduğum hortumu daha da yükselterek yıldırımların hortumun alt kısmına gelmesini sağladım.Bu saldırı dengemi bozsada beni yıkacak kadar güçlü değildi.

Küçük bir su kütlesini kafasına doğru yolladım.Bu onu hem ıslatmış hemde geriye doğru fırlatmıştı.Bu onu epey öfkelendirmiş olmalıydı.Geri ayağa kalktığında gözlerine bakmak gibi bir hataya düştüm.Lanet olsun !Bana bakarak bağırdı :

"Beni karşına alarak sağ çıkabileceğini mi sanıyorsun Yosun Kafa ?"

Bana Annabeth'ten başkasının yosun kafa demesi çok sinirime giderdi.Bende bağırarak karşılık verdim:

"Bahse var mısın Kozalak Kafa"

Bu onu dahada sinirlendirmişti.Gözlerini kapatıp sol elini avcu yere bakacak şekilde havaya kaldırdı.Sonra yine pis pis sırıtarak elini yumruk yapıp hizle yere indirdi.Aynı anda gökten yıldırımlar inmeye başladı.Çok öfkeli olduğu için yıldırımların hepsi benim üzerime değil 30 metrekare alan içine düşüyordu.Buna kendi çevresi de dahildi.Yılrdırımlardan biri ayağının dibinde bulunan su öbeğine isabet etti.Bunun ardından suya basan bir kaç melez elektrik şokuyla geriye doğru uçtu.

Bana isabeteden bir yılıdırmda beni üstünde bulunduğum hortumdan atarak bir alt hortuma düşmeme neden oldu.Zırhımın üstünden dumanlar çıkıyordu ve zırhım kapkara olumştu.Thaila arkasında yatan melezlerin bir şeyi olup olmadığını kontrol ettikten sonra tekrar bana döndü.Ona bakarak :

"Aklını mı kaçırdın sen ? Diğerlerini öldürmeye mi çalışıyorsun?Nasıl bir ahmak suyun elektiriği ilettiğini bilmez ki ?"diye bağırdım.

O ise şaşkın bir şeklide bana bakıyordu.Sonra o şaşkın bakışların yerini yine öfke aldı.Artık bende yere inmiştim.Birbirimize doğru koşmaya başladık.Koşarken ben dalgakıranın kapağını açtım.O da kılıcını çekti.Sonra birbirimize yaklaştığımızda kılıçlarımız havada çarpıştı.İkimizde ardı ardına saldırılar yapıyor ve birbirimizi etkisiz hale getirmeye çalışıyorduk.Birkaç dakika sonra sadece ben onun kolunda bir yara açmıştım o da benim bacağımı çizmişti.

Kılıçlarımızın yine havada çarpıştığı bir anda göğüs zırhıma bir tekme atarak geriye doğru sendelememe neden oldu.Düşmeden dengemi sağladım.Kılıcını havaya kaldırıp yıldırımları kılıcına çekti.Anlaşılan o ki o yıldırmların hedefi bendim.Geriye doğru bir takla ataraksuyu çağırdım.Kendimi koruyacak çadıra benzer bir su tabakası oluşturdum.O anda Thaila 'nın kılıcına topladığı yıldırımlar üzerime akın etti.Tabaka dayanıyordu.Ama yerin sarsılması ve üzerinde bulunduğum toprağın bir kısımının çökmesiyle dengemi ve tabakanın kontrolünü kaybettim.Tabakayı aşıp göğsüme çarpan yıldırımlar yerde oluşan çukura düşmeme engel olup beni geriye uçurdu.

Kendime gelip doğrulduğumda çukurdan Hazel ve Reyna 'nın çıktığını gördüm.Lanet olsun Hazel ! Yukarıya çıkacak o yeri mi bulmuştun ? Şaşkın gözlerle bana bakarak :

"Percy zırhından dumanlar çıkıyor ! Noldu burda böyle ?"dedi.Nefes nefese ona :

"Sağolasın siz yer yüzüne çıkmaya karar verene kadar gayet iyi idare ediyordum."diye cevap verdim.Reyna:

"Üzgünüz Percy.Biz bilimiyorduk.Hazel tünelin ordan sonrasını açmanın zor olacığını söylemişti.Bu yüzden yer yüzünden devam etmeliydik.Orda olduğun bilmiyorduk."dedi. Kalkmama yardım etmesi için elimi uzatarak :

"Önemli değil.Olan oldu artık.Siz bayrağı aramaya başlayın kartalı ben alacağım." dedim.Beni kaldırdıktan sonra devam ettiler. Bende Thaila'ya dönerek :

"Nerde kalmıştık ?"diye sordum.O da yine o gıcık gülümsemesiyle :

"Tam kıçına tekmeyi basmıştım Yosun Kafa ! "dedi.

Bunu demesiyle daha da sinirlendim.Nehre hükmederek suyu çağırdım.Yine kılıcına yıldırmları toplamak için kılıcını havaya kaldırdı.Bu sefer buna izin verirsem işim biterdi.Dönen bir su kütlesiyle onu kalenin kapılarına yapıştırdım.Sonra dört küçük su halkasını ellerine ve bacaklarına sardırdım.Ardından gözlerimi kapatarak halkaların donduğunu ve Thaila'yı kapılara çivilendiğini hayal ettim.Gözlerimi açtığımda Thaila kapılarda sabit şekilde duruyordu ve buzlardan kurtulmaya çalışıyordu.Sonra bir su kütlesini daha çağırarak arkamda beklettim.Thaila ne yapacağımı anlamış olacak ki gözleri faltaşı gibi açıldı.Ve Bağırmaya başladı:

"Jackson! Eğer düşündüğüm şeyi yaparsan seni ..."lafını tamamlayamadan su kütlesini bıraktım.Kapılara çarpan su kütlesi kapıları büyük bir gümbürtüyle arkaya doğru devirmişti.Thaila hala buzdan çivilerle kapılara saplanmış haldeydi.Son saldırım onu bayıltmıştı.Bırakalım da öyle kalsın.

İçeri girdiğimde beni kılıçlarını çekmiş 4 melez bekliyordu.İlk üstüme gelin atlatarak sırtına vurdum.Diğer üçünüde benzer hareketlerle etkisiz hale getirdikten sonra orta kata yani kartalın buluduğu kata çıktım.Orta kat bayağı bir sessizdi sanırım herkes çatıdaydı.Kartalı aldığımız zaman çatıya saplamamız gerekiyordu.Kartalın bulunduğu odanın önünde iki melez vardı.Onları etkisiz hale getirdikten sonra içeriye daldım.Odada tek bir melez vardı.Sırıtarak :

"Sakince çıkıp gidersen canını yakmam ama illa ki acı çekmek istiyorsan başka." dedim.

Genç melez koşarak odadan çıktı.Kartalı alıp çatı katına çıktım.Çatıya çıktığımda 30 kişi beni bekliyormuş gibi karşımda dikiliyordu.Hepsiyle tek tek kılıçla savaşamazdım.Bunun yerine bir su kütlesi çağırarak yay şeklini almasını sağladım.Sonra bu yayı ileriye doğru iterek melezlerin arkalarındaki silahlara çarparak bayılmaların sağladım.Kale surlarına çıkarak altın kartalı oraya sapladım.Aşağıdan sevinç çiğlıkları geliyordu.Daha sevinemeden koluma bir ok saplanmasıyla yere yıkıldım.Okun geldiği yere bakınca saldırıyı yapanın Thaila olduğnu gördüm.Demek kurtulmuştu.Tam oku çıkarıp saldırıya geçecekken çatıya açılan kapıdan bir ses geldi:

"Yapma ! " 

Bu ses oku çıkarmama engel oldu.Ardından Thaila sesin sahibi olan sarışın bir çocuğun kılıcının kabzasıyla aldığı darbeden yere yığılıp bayıldı.Çocuğun ardından 7 kişi daha çatıya girdi.Anlaşılan onlarda yardıma gelmişlerdi.Ama ben hepsini halletmiştim.Kolumu kaldırarak :

"Merhaba gençler.Biraz geç kaldınz sanki ha ?"dedim .En başta çatıya giren sarışın çocuk:

"Kıpırdama!"diyerek yanıma geldi.Anlaşılan o ki o bir Apollon çocuğuydu.Kolumdaki oku hızla çekip elindeki havluyu yaranın olduğu yere bastırdı.Ardından anlamadığım bir şeyler fısıldadı.Dua ediyordu sanırım.Sonra arkasından birini çağırarak kolumun tedavisini onlara bıraktı.Ayağa kalktıktan sonra boğazını temizleyerek:

"Merhaba.Ben Oliver.Oliver Jansen.Apollon'un oğluyum.Sen de Percy Jackson olmalısın.Kampta adını çok duydum.Burda da hakkında anlatılanlara yaraşır bir şekilde savaşmışsın.Tebrik ederim.Şimdi dinlenmene bak.Bayrağı arkadaşlarında alabilirler."dedi.

Ardından anlıma dokunarak.Kendimden geçmeme neden oldu.Aşağıdan hala kılıç çarpışmalarının ve bağırışma sesleri geliyordu.Bende uykuya yenik düşerek oracıkta yığılıp kaldım.