Actions

Work Header

Harry Potter ve Ölümün Efendisi

Summary:

Harry Hogwarts'ta dördüncü yılındadır.Okul bu yıl önemli bir büyücülük turnuvasına sahiplik yapacaktır. Harry yaşı tutmamasına rağmen bir anda kendini bu ölümcül oyunun içerisinde bulur. Fakat bu yıl Hogwarts çok daha ilginç bir olayla karşı karşıya kalacaktır. Oyunlar başlamadan birkaç gün önce gizemli bir şekilde ortaya çıkan kız tüm dikkatleri üzerine çekecektir. Acaba bu kız Hogwarts'a karanlığın kendisini mi getirecek yoksa hiç beklenmedik bir anda Harry ve arkadaşlarının en büyük yardımcısı mı olacak? Peki ya bu kız sadece bir yabancıdan ibaret değilse ve Harry'nin geçmişinin ve geleceğinin bir parçası ise? Zaman geçtikçe ve kız hakkında sırlar açığa çıktıkça Harry ve diğerlerinin büyük bir karar vermesi gerekecek.

Notes:

Arşivist görevindeki Glenien'den not: Bu hikaye daha önce, artık kapanmış olan Turkfanfiction.net'te yayınlanmıştır. Sitede kalan hikaye arşivini korumak için, Türkfanfiction.net olarak Kasım 2016'dan itibaren, AO3'ün Open Doors (Açık Kapılar) projesi kapsamında, sitede bulunan tüm hikaye arşivini AO3 koleksiyonuna taşımaya başladık. Bu haberin duyurusu çeşitli kanallarda yapıldı, ancak size ulaşmamış olabilir. Bu yazarı tanıyorsanız veya bu yazar sizseniz, hikayeyi üzerinize geçirmek için lütfen profil sayfamdaki e-mail adresini kullanarak bana ulaşın.

Chapter 1: İlk Karşılaşma

Chapter Text

 

 

 

Author's Notes:

Arkadaşlar bu bölümün diğer bölümlere kıyasla kısa olduğunu fark ettim. Bu yüzden birkaç küçük ekleme yaptım. Hikaye güncellenmiştir, bilginize. 


 

 

 

 

Londra, 23:18

Fırtınanın gücü tüm Londra'yı etkisi altına almıştı. Herkes evlerine çekilmişti. Dışarıda mahsur kalan birkaç insan da rüzgarın şiddetine karşın bir yerlere sığınmaya çalışıyordu. Doktor Holmes ise her şeyden habersiz olan bu insanlara bakıp onların yerinde olmayı diledi. Dertlerinin küçük olduğu eski dünyasına dönmek istedi. Gecenin bu vakti burada değil de evinde eşiyle olacağı bir dünyayı hayal etti. Seneler önce bu fırsatı elinden kaçırmıştı. Şu an ise içinde bulunduğu durum onun seçimlerinin bir sonucuydu. Bu yüzden çocukça yakınmasına bir son verdi.Telefonunun çalması ile hemen kendine geldi. Telaşının sesine yansımasına engel olamadı.

"Ben gelmeden bir şey yapmaya kalkışmasınlar. Neyle karşı karşıya oldukları hakkında en ufak fikirleri bile yok! 5 dakikaya ordayım. Tekrarlıyorum. Bir şey yapmalarına izin vermeyin."

Doktor Holmes yine telaşlı bir şekilde telefonunu kapattı.

"Daha hızlı sür, lanet olsun daha hızlı!"

Kolunu cama dayadı ve fırtınalı bir gecenin ortasında çok geç kalmamış olması için dua ederek beklemeye başladı.

Tesise gelir gelmez arabadan hızlı bir şekilde indi ve içeriye doğru koşar adımlarla ilerledi. Kapıyı açtığı anda karşılaştığı manzara dehşet vericiydi.Etraf kan gölüne dönmüştü. Masalar, belgeler, bilgisayarlar, kısacası odada bulunan her şey darmadağın olmuştu. Cam kırıkları yerleri sarmıştı. Kablolar kopmuş uçlarından elektrik sızıyordu. Yerdeki ölü bedenlere baktı. Kimisi polis kimisi ise bu tesiste çalışan meslektaşlarıydı.Teker teker hepsinin nabzı olup olmadığını kontrol etti. Kimsenin yaşamadığını anlayınca olnları hazmetmeye çalışırcasına önündeki odaya doğru yavaşça ilerledi. Gözleri solundaki duvara ilişti. Kanla kaplıydı. Ama yazan yazı net bir şekilde seçilebiliyordu.

"ÇOK GEÇ"

Ne yapacağını bilemez bir halde öylece kalakaldı. Belki birkaç dakika belki de saatlerce...

Yasak Orman, 01:05

Olivia artık koşmaktan yorulduğunu anlayınca nefes almak için durmaya karar verdi. Elindeki feneri çevrede gezdirdi. Buradan bir an önce çıkmalı ve güvenli bir yere ulaşmalıydı. Ama devam edecek gücü kaldığından emin değildi. Londra'dan çıkarken epeyce bir güçlükle karşılaşmıştı. Önce tesisteki güvenliği geçmesi gerekmişti. Kaçtığını dışarı adım atar atmaz anlamışlar, peşine düşmüşlerdi. Onları etkisiz hale getireyim derken bedeni yara bere içinde kalmıştı. Bu halde devam etmemesi gerekiyordu. Ama saklanamazdı da. Çünkü ne yapıp edip onu bulurlardı.Bu yüzden onlara bir mesaj bırakmaya karar verdi. Tesiste yaptığı katliamın onlara bir ders olmasını umut ediyor ve duvara bıraktığı ufak mesajı babasının çoktan görmüş olmasını diliyordu.

Olivia düşüncelerinden sıyrılıp çevresine bakmaya devam etti. Nerede olduğu hakkında bir fikri yoktu ama devam etmek zorundaydı.

Hogwarts buralarda bir yerde olmalı. 

İlerlemeye devam etti. Yaklaşık 5-6 dakikadan sonra hala görünürde ağaçlardan ve sonsuz bir karanlıktan başka bir şey yoktu. Bir an ağaçların arasından bir ses duyduğunu sandı ve durdu. İçgüdüleri durmaması gerektiğini söylüyordu. Duramazdı da zaten. Böyle bir yerde bayıldığı anda olabilecekleri o bile tahmin edemiyordu. Ama kendini sese doğru yönelmekten alıkoyamadı. Yavaş adımlarla önündeki çalılıklara doğru ilerledi. Yavaşça eğildi ve eliyle yabani otları yardı. Dikenler her yerini çizmişti. Daha kötüsü de olabilirdi diye düşündü. Yardığı aralıktan bakınca daha kötüsünü gördü. Karşısındaki garip görünüşlü büyük yaratık önündeki avını yemekle meşguldü. Ses çıkarmamaya özen göstererek elini otların arasından çekmeye başladı. Çıkan çıt sesiyle bir kez daha lanet okudu. Ama artık çok geçti. Avını yemeyi bırakan yaratık sese kulak kesildi ve Olivia'yı gördüğünde yeni avını bulduğunun farkındaydı. Olivia arkasına bile bakmadan koşmaya başladı. Ağaçların dalları yüzüne çarpıyor, uzun çalılar arasından geçerken kolları ve bacakları acıyordu. Bir an arkasına bakmak gibi bir hataya düştü. Ve yaratığı görmeyince durmak gibi daha ölümcül bir hata yaptı. Düşünmesine bile fırsat kalmadan arkasından darbe aldı. Kendisini öne doğru çevirmeyi başarabilmişti. Şimdi ise yüzünün önünde kocaman dişler duruyor ve çenesine doğru salyalar akıyordu. İki elini hayvanın yüzüne koyup onu geri itmeye çalışıyordu. Sağındaki taşa uzanmaya çalıştı. Yaratık iyice ona doğru yaklaşmıştı. Hataya yer yoktu. Kolu koparcasına taşa uzanmaya devam etti ve eline sert bir şey değince hızlıca kavrayıp yaratığın kafasına sert bir şekilde vurdu. Afallamasını fırsat bilip hemen ayağa kalktı ve yerde işine yarayabilecek başka bir şey aramaya başladı. Sert bir dal bulunca kendisini toparlayıp ona doğru koşan yaratığa tüm gücüyle dalı geçirdi. Ve ne olduğuna bile bakmadan oradan kaçtı. Bayağı bir uzaklaştığından emin olduktan sonra nefes almak için durmaya karar verdi. Ayaklarında yürüyecek güç kalmamıştı. Bacakları bir adım daha atsa yorgunluğa teslim olacakmış gibi geliyordu. 

Hadi Olivia son bir gayret. Yapabilirsin. Devam et.

Adımları yavaşlatsa da ilerlemeye devam etti. Birkaç dakika sonra görüntüsü de bulanıklaşmaya başladı.

Hayır, şimdi olmaaaz.

İleride bir şey görebilmek umuduyla etrafına baktı. Bayılması an meselesiydi. Hemen sonra karanlık arasında bir şey seçti. Bir çeşit kulübe ye benziyordu. Evet, evet. Bu bir klübe olmalıydı. Gücünü iliklerine kadar zorladı. Önüne çıkan hafif bir tümsekten sonra ulaşabilirdi.

Kendini ağaçlık alandan çıkardığı anda derin nefesler arasında yüzünde ufak bir gülümseme belirdi. Bayılmadan önce en son hatırladığı şey karşısındaki şatonun ne kadar güzel göründüğüydü...

Hogwarts, 01:52

"Dumbledore'a haber veriniz Bay Filch." Profesör McGonagall'ın sesi büyük koridorda fısıltı olarak yankılandı.Ardından Madam Pomfrey'e döndü.

"Öğrencilerimizden biri mi?"

"Emin değilim. Yani daha önce hiç buralarda görmedim."

"Nerede bulundu peki? Durumu nasıl?"

"Hagrid yasak ormanın girişinde bulmuş, hemen yanıma getirdi. Başına ne geldiyse kötü yaralanmış.Geldiği gibi durumuyla ilgilendim.Sonrasında vakit kaybetmeden size haber verdim zaten." 

Profesör McGonagall telaşlı bir şekilde yürümeye devam etti. Kızın yanına geldiklerinde üzüntülü gözlerle kıza baktı. Madam Pomfrey konuşmaya devam etti.

"Bacağında ve kolunda kırıklar var, vücudunun birçok yerinde ise çatlaklar. Tahminimce bayıldığı sırada başını epeyce kötü çarpmış. Onun dışında birkaç çizik ve morluklar mevcut. Elimden geldiği kadar rahatlatmaya çalıştım."

Kısa bir sessizlikten sonra ekledi. "Bu okuldan biri mi?"

"Hayır değil. Bu bayağı ilginç. Sizce ne zaman uyanır?"

"Söylemek zor. Epey ağır yaralar almış. Dürüst olmak gerekirse bu kadar dayanabilmesine bile şaşkınım. Ama uyguladığım tedavi işe yararsa birkaç gün içerinde uyanmış olur." O sırada Dumbledore içeri girdi. McGonagall endişeli bir şekilde konuşmaya başladı.

"Hagrid kızı yasak ormanın girişinde bulmuş ve buraya getirmiş. Bizim öğrencilerimizden değil. Diğer okulların birinden de olduğunu zannetmiyorum. Hem bu saatte yasak ormanda- Tanrım..." McGonagall elini ağzına götürdü. Dumbledore da ondaki gerginliği hissetmiş olacak ki bir eliyle omzunu sıvazladı. Ardından kızı dikkatlice süzdü.

"Bayan Pomfrey, kızla ilgilenmeye devam edin ve uyandığı anda bana haber verin. Çünkü kendisi uyanmadıkça neler olduğunu bilemeyiz."

McGonagall "Albus, tüm bunlar da ne anlama geliyor. Önce Ateş Kadehi'nden Potter'ın isminin çıkması, şimdi de bu gizemli kız. İçimde kötü bir his var." dedi. Dumbledore profesöre güven verici bir ifadeyle bakmaya çalıştı ama endişe onun da yüzüne yansımıştı. Hiçbir şey demeden odasına geri dönmek üzere oradan ayrıldı.

 

 

End Notes:

Arkadaşlar herkes merhaba öncelikle. Umarım hikayemi beğenmişsinizdir. Şahsen ben kendim için bir Potterhead diyemem. Çünkü sadece filmlerini izledim ve internetten araştırdığım kadar bilgi sahibiyim detaylar hakkında. Ama sıkı bir Harry Potter hayranı olduğumu söyleyebilirim. Bu hikayeye de şu yüzden başladım. Filmleri izlerken ya da Harry Potter hakkında bir şeyler okurken aklıma hep şöyle olsa nasıl olurdu gibisinden kurgular geliyordu ve bunları sizle paylaşmak, fikirlerinizi almak istedim. Eğer karakterler detaylar Vs hakkında bir yanlışım olursa düzeltmekten çekinmeyin. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere